Edebi-Tarihi

Mukaddes

2

Mukaddes kelimesi, “kuds, kudüs / kudsiyete sahip” isim kökünden ve “kadusa / takdis edildi, kudsiyet verildi” fiil kökünden türemiş bir sıfattır.

Mukaddes kelimesinin ‘temizlenmiş, arındırılmış ya da el değmemiş temizlikte olan’ anlamlarını ifade ettiğine birçok kaynakta yer verilmiştir. Mukaddes olarak bildiğimiz ve zikrettiğimiz her şey, el-Kuddüs (c.c.) olan Allah (c.c.) tarafından bahşedilmiş, ihsan edilmiş temizliğe, kudsiyete sahiptir. Çünkü var olan her şeyi meydana getiren Allah olduğu cihetle kudsiyetin kaynağı da Allah’tır.

Hakk Teâlâ’nın mukaddes kıldıklarına ve tecelli buyurduklarına bakarak kâinâtı okumaya çalışmak, mukaddes kelimesini daha iyi anlamamıza vesile olabilir.  Mesela “Anne”, mukaddestir. Anne hakkı Allah tarafından öyle korunmuştur ki, kendisine “uff bile denmeyeceği” (İsra 17 / 23) ayet ile sabittir. Evlâdını Allah’ın yasak kıldığını yaptırmaya zorlamadıkça, annesine hizmet etmek, ona güzel sözlerle konuşmak evlâdı için mecbûridir, farz kılınmıştır; hem de “Rabb’ine kulluk” ile aynı ayet içerisinde zikredilerek.

Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.
(İsra, 17/23)

Anne ne fikirde, ne zikirde, ne bedende olursa olsun, Allahu Teâlâ’nın emr-i evvelinde muhafaza edilmiş bir kudsiyete sahiptir. Kendisi bu kudsiyetin bilincinde olsun veya olmasın, ne halde bulunursa bulunsun, anneliği onu mukaddes kılar.

İslâmın ilk kıblesi olması, Efendimizin (s.a.s.) diğer peygamberlerle birlikte İsra gecesinde buluşup Mescid-i Aksa’da namaz kıldırması, Miraç hediyemiz olan namazın Kudüs’te verilmiş olması ve buna ilave edebileceğimiz birçok husûsiyet ile Kudüs Müslümanlar için mukaddes kılınmıştır. Rabbimiz Kudüs için “arzu’l-mukaddese (h) / mukaddes yer, belde” buyurur, ki bu ifadenin Arapça’da gramer açısından ‘müennes (ar.) / kadın’ kelime yapısında oluşu İslam âlimlerinin dikkatlerini celbetmiştir.

Resûlullah’ı (s.a.s.) önceki peygamber efendilerimizle buluşturmak için Rabbü’l-âlemîn’in seçtiği; O’na secde etsinler yani saygı ve hürmetle eğilsinler diye tüm peygamberlerin secdegâhı olmuş; Nebî-i Zişân miraçtan döndüğünde Rabb’inin hediyesi olan namaz ile müslüman evlâtların sevincine ortak olmuş yerdir Kudüs. Çünkü orada kılınan namaz Mirac gecesi ile sınırlı kalmayacaktır artık, müslümanlar kıyamete kadar sadrında namaza duracaklardır. Kudüs yeryüzünde bir secdegâh olur da, müslümanlar onu hiç boş bırakır mı?

Kudüs âşığı şair Nuri Pakdil “Kudüs, anadır” der. Bir vakit Kudüs’te zulüm gören Müslümanlar için dua edip namaz kılan annesinin, “Kudüs anadır” diye namazında işittiğini aktarır. Onun kalbine nakış gibi Kudüs sevgisini annesi işlemiştir. Ve der ki; “Kudüs’ün en az anne kadar mukaddes olduğunu en iyi anneler hakka’l-yakîn anlar”.

Amerika’da İsrail’i Boykot Etmek

Önceki içerik

İstanbul’un Kudüs’ü

Sonraki içerik

2 Yorum

  1. Kendisindeki Rahim cc esmasının tecellisini en muazzam şekilde taşıma gayreti ile bol çocuk dünyaya getirerek en kıymetlileri olan evlatlarının Kudüs uğruna kurban olmaları için çırpınan o iman gücüyle donatılmış Kudüslü analar hatırıma geldi..Onlarki Kudüs’ü kendi evlatlarından önde tutan adeta bir ana şefkatiyle o mukaddesatı var gücüyle korumaya çalışan Kudüs’ün Anaları..

  2. Eşini evladını bu uğurda kurban etmeyi tüm kararlılığıyla göze alan yürekleri dağ gibi olan bu mukaddes davanın görünmez ‘ana’ kahramanlarına Selam olsun..

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir