“Bir iyiliğe öncülük eden kimseye o iyiliği yapanın ecri gibi sevap vardır.” (Müslim, İmâre 133. )
Her gün yeni bir kötü habere şahitlik ediyoruz. Daha kötüsü ne olabilir dedikçe hep daha fazla şaşırıyoruz. İşte tam da burada bizi harekete geçirecek olan bir sözü konuşalım gelin.
Dünya zorluk ve kolaylıkların, iyilik ve kötülüklerin, güzellik ve çirkinliklerin bir arada olduğu bir yer; olumlu ve olumsuz yanlar hep vardı, her zaman da olacak. Bazen şekil değiştirecek bazen farklı noktalara evrilecek ancak hep devam edecek. Çünkü biliyoruz ki her şey zıddıyla kaim burada. Biri olmadan diğerinin manası anlaşılamıyor. Sürekli bir kötülük var diye sızlanmayı bırakmalı ve harekete geçmeliyiz. İyiliğin sesini çoğaltmalı, iyiliği görünür kılmalı, durduğumuz yeri iyi tespit etmeli ve hayrın çoğalması için sebepler bulmalı, aracılık vasfı görmeliyiz. İşte tüm çabamız bu olmalıdır; iyinin ve iyiliğin ortaya çıkışında bir merdiven basamağı gibi olmak.
İnancımızda iyiliğe vesile olmak, birini iyiliğe teşvik etmek, insanların hayatında pozitif değişimlere yol açmak teşvik edilmiştir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) bu hadisi iyilik yapmanın ve özellikle de iyiliğe önayak olmanın manevi getirisini derinlemesine ifade eder. Sadece kendi yaptığımız iyiliklerin değil, başkalarının iyilik yapmasına aracı olmanın dahi bize katkı sağladığı bir din anlayışı muazzam bir güzelliktir bizler için. İstediğin iyiliği yapmaya gücün yetmiyor mu? Ona aracılık et, yapılması için önayak ol, vesile ol, ufak da olsa bir payın olsun, bu bile yapmış gibi karşılık almanı sağlar. Bundan daha güzel teşvik mi olur? İyiliğe öncülük etmek, başkalarının hayatında güzelliklere vesile olma gayretini taşımaktır. Bir hayır projesini başlatmak veya başkalarını bir hayır işine davet etmek, iyiliğe öncülük etmenin en güzel yollarındandır. Böylece, iyilikler yalnızca yapan kişiye değil, o iyiliğin öncüsü olanlara da bereket getirir. Üstelik bu bereket, sadece dünya hayatında değil, ahirette de karşılık bulacaktır.
Netice olarak Efendimiz (s.a.s.) bu sözüyle, iyiliği yayma ve güzelliklere vesile olma gayretinin ne denli değerli olduğunu ortaya koyar. İslam’ın tavsiye ettiği bu güzel ahlak, topluma olumlu katkılar yapmamız gerektiğini vurgular. Bu yüzden, iyiliğe vesile olmayı, iyilik yollarını açmayı hayatımızın bir parçası haline getirmeli, iyiliklerle dolu bir toplum inşa etme gayretinde olmalıyız. Her iyilik yapma vesilesi bu halin bizde meleke olarak yerleşmesine, ruhumuzun letafetine, toplumsal duyarlılığa, manevi berekete, sünnete ittibaya kapı aralamaktır.
*EBÛ MES‘ÛD el-BEDRÎ
Daha çok künyesiyle tanınmış olup Bedrî nisbesini Bedir Gazvesi’ne katıldığı için mi, yoksa Bedir’de oturduğu için mi aldığı konusu ihtilâflıdır. Nübüvvetin 13. yılında (622) yapılan İkinci Akabe Biatı’nda bulundu.
Uhud Gazvesi’ne ve daha sonraki gazvelere de katıldı. Âlim sahâbîlerden olan Ebû Mes‘ûd el-Bedrî 102 hadis rivayet etmiş olup bunlardan dokuzu hem Buhârî hem Müslim’de, ayrıca biri yalnız Buhârî’de, yedisi de yalnız Müslim’de bulunmaktadır.
Ebû Mes‘ûd kendilerine öğüt vermesini isteyenlere, “Cemaate sarılmanızı tavsiye ederim, zira yüce Allah bu ümmeti yanlışta birleştirmeyecektir” derdi.
Yorumlar