Âb-ı Hayat

Kalbe Gelen Nurlar

4

Çoğu kez nurlar sana ulaşır da kalbini mahlûkâtın sûretleriyle dolu bulur ve indiği yerden geri çıkar. Öyleyse kalp hazineni ağyardan boşalt ki Cenab-ı Hak onu mârifet ve sırlarla doldursun.(Hikem-i Atâiyye, 206. Hikmet)

Her insanın bir müşkülü vardır. Allah’tan gelen nurlar denilen o varidât; müşkülleri halletmek için Allah’ın kuluna özel yardımını göndermesidir ki kul  müşkülünü onunla halleder. Kendine lazım olan mâlûmatı edinir.

Okuduğumuz hikmetten anladığımız kadarıyla Atâullah İskenderî Hazretleri şöyle buyuruyor:

Varidât, Allah’tan hususi bir ikram olmak üzere kuluna gelir, bakar ki o kalpte kendine yer yok. Kalp; sûretler, sevgiler, razı olunmayan düşünceler ve hislerle bulaşık bir halde. İşte o zaman Allah varidâtını hiç zedelemeden katına geri çeker, alır.

Kalp boş bir bahçe gibidir. Onda mutlaka bir şeyler yetişecektir. İnsan hayatının merkezine, niyetinin temel taşına Allah rızası gibi ulvî bir derdi koyarsa bakışı da ona göre şekillenir, kalbinde zuhur eden de nur ve güzellik olur. Benliğini hayatın merkezine koyar; mal, eş, evlat gibi verilen emanetleri de sahiplenerek hayata bakarsa şirk, kibir, ucb, hased, bitmeyen heva heves gibi insanı daha dünyadayken mutsuzlaştırarak helâke götüren duyguların esiri olarak yaşamak durumunda kalır. Allah’tan gayrıya duyulan muhabbetler meşguliyetler kalbi işgal ettiğinde insan bu çoklukta kaybolur. Elmalılı Hamdi Yazır, Tekasûr Sûresi’nin ilk ayetinin tefsirinde “insanı meşgul olunması gereken gerçek maksattan alıkoyan bir çokluk”tan bahseder. Malumunuzdur ki burada kastedilen bedenin işlerle meşgul olmaması değil, kalbin onlarla işgal olmamasıdır.

Atâullah el-İskenderî Hazretleri bir sonraki hikmette de  “Sen ilâhi ihsanı yavaş bulma! Lâkin nefsini Allah’a teveccühte yavaş bul.” der ve kişiyi kusuru kendinde bulmaya ve hulûsi bir kalple Allah’a teveccüh etmeye yönlendirir.

Hz. Mevlâna, “Bir sürü nakışlar işlenmiş bir kalbe Allah tenezzül eder mi? Önce kendi nakışlarını silmek icap eder. Sen onlardan kurtul da Allah Nakkâşın olsun, sende bir nakış yapsın.” diye buyururken Şemsettin Sivasi Hazretleri de bu mevzuyu şöyle anlatmıştır:

Vâsıl olmaz kimse Hakk’a cümleden dûr olmadan, (dûr olmak: uzak olmak)
Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pürnûr olmadan (kenz: gizli hazine)

Sür çıkar ağyarı dîlden ta tecelli ede Hak (ağyar: Allahtan gayrı ne varsa, dîl:gönül)
Padişah konmaz saraya, hâne mâmur olmadan.

Nitekim Allah Teâlâ da Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle buyurmuştur:

O gün insana ne malı, ne evlatları fayda verir. Ancak kalb-i selim (arınmış temiz bir kalp) ile gelenler müstesna.” (Şuara, 26/ 89-90)

Allah Merhameti ile Affeder

Sonraki içerik

4 Yorum

  1. Ruha şifa bir yazı olmuş maşallah.
    Rabbim (cc) ağyarı dilden, hakiki maksadımızdan uzak olmaktan muhafaza etsin cümlemizi inşallah.

  2. Aminn 🌺

  3. Muazzam güzel bir yazı olmuş yüreğinize kaleminize sağlık maşallah 👏🌹

    1. Estağfurullah 🌹

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir