Kültürel

Keşik

1

Anadolu’nun bağlarına
Takıldım dağlarına
Ekmek pişirip yedim
Bayıldım yağlarına

Kış çabuk gelir Antalya sınırını aşıp sarp dağlardan, kıraç vadilerden, yaylalara çıkınca. Hazır karşılamak gerekir kışı. Kar inince ince ince, ambarın doluysa kışında dolu dolu geçer.

Yaz sıcağını  hissettirdiyse; tarlalarda domatlar, büberler hafiften kızardıysa, buğdaylar biçilip de bulguru bulgurluk, dövmesi dövmelik, yarması yarmalık ayrılıp da kalanı un olmaya değirmene gittiyse Kahramanmaraş ve dolayları için tarhana, salça, kışlık ekmek hazırlığı zamanı gelmiş demektir.

Bu arada bir şey itiraf etmeliyim; samanın, buğdayların biçildikten sonra kalan sap kısmından yapıldığını yeni öğrendim. Benim gibi bilmeyenler varsa diye alt yazı geçmek istedim.

Neyse mevzuya geri gelelim. Dayanışma buraların mayasıymış. Kod adı Keşik olan “Gönüllü Hanımlar Dayanışma Derneği” kurmuş hanımlar.  Tabi ki böyle bir dernek yok. Ama icraatın ta kendisi var.

“Komşuu! Keşiğe Pinacıların Nergis’e gidiyoruz.” diye bir ses duyduysanız kapıdan; keşik sistemi devreye girdi demektir. İşin ne olduğuna bakılmaz yardıma koşulur.

“Bu kadar keşik keşik dedin, nedir bu sistem?” diye soruyorsanız eğer; Yaz geldi mi kimin kışlık ekmeği, tarhanası, salçası, kışlık nevalesi yapılacaksa sırasıyla  komu komşunun da  yardımıyla dört bir elden iş bölümü yapılıp kışlıklar hazır ediliverilir.

Yalnız şehirlerde ki gibi bir iki kilo undan bahsetmiyorum. 25-30 kg un sabah saat 4.00’te yoğurulur. Hamur ufak ufak beze yapılır, üstü örtülür.  Tandır harlanır ve senitler ile oklavalar hazır edilir, başlar hummalı bir çalışma. Artık ekmek evinin kapısından giren hiç kimse bu saatten sonra eskisi gibi olmayacak. Yelkovan 12’yi vurunca kül kedisi ve un prensesi olarak  kapıdan çıkartır.

Hatun Anam taş dönmüyor
Üfürdüm ışık dinmiyor
Kuru ekmek yavan aş
Lokma boğazımdan inmiyor

Bir komşu ocağın başında evreçle ekmekleri çevirmekten, diğer ikisi oklava sallamaktan sorumludur.  Bir de oklavalar kişiye zimmetlidir. Bir oklavaya alıştıysanız aranızda duygusal bir bağ vardır demektir. Başka oklava yabancı geliyor. Bilmiş bilmiş konuştuğuma bakmayın, ben bilmem böyle işleri. Oklava kullanan kıdemli hatunlar öyle diyor. Ben onların sözcüsüyüm.

Küresel sistem dedikleri, böyle işleyen bir organizasyon şirketi daha görmedi. İstese de göremez çünkü bu sistemin alt yapısı dayanışma; sömürme değil.

Bir de bu kurulu düzenin ayakçılara ihtiyacı vardır.  Memleketimin yardım sever çocukları… Demeyi çok isterdim ama genelde bu işler olurken isyankar ve çilekeş olur çocuklar. Hatta bazıları iş süresi boyunca haklı olarak isim değişikliğine bile gitmeyi düşünürler. Hemen kızmayın taraf tutuyorsun diye. Evet tarafım, çünkü kendime söz verdim. En çok çocukların sesi olacağıma dair.

Ne kadar iş zorlu, ekmek tatlı olsa da bu işin en güzel sahnesi bambaşka. Bir senidin etrafında oturan bu hanımlar, aslında dünyada sırtınızın yere gelmeyeceğini gösteren bir temsildir. Bir yandan sıcacık tereyağlı ekmekleri, köz soğanları, taze domatesleri, biberleri yerken, bir yandan da bu davetsiz kara gün dostlarına bakıp gülümsersiniz, elhamdülillah dersiniz.

Eğer tanıdık geldiyse hikaye ve burnunuzun direği inceden sızladıysa şu an; sizi hayalleriniz ve hasretinizle yalnız bırakıp keşikli günler dilerim.

Tarla başı bıtırak
Duralım tarak tarak
Çok çalıştık yetmez mi
Gelin çocuklar oturak

 

Rukiye Ersoy
Her şey hikayeyken bizde kendi hikayemizin peşine düşmüş bir yolcuyuz.

Toprağın Altından Evladiyelik Mücevherlere: Taşlar!

Önceki içerik

13. Kur’ân Ezelî ve Ebedî Kelâmdır

Sonraki içerik

1 Yorum

  1. Dumanı üstünde ekmekler, börekler kadar sıcacık aynı senitin etrafında oturan hanımlar kadar samimi anlatım için teşekkür ederim. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım gözümün önüne geldi, zira tarhanayı yapsak bile evde ailecek, hep birşeyler eksik kalıyor günümüz modern (!) dünyasında…

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir