“Kulluğu bozar nitelikte olan beşeri vasıfların tümünden çık ki Hakk’ın çağrısına uymuş ve ilahi huzura yakınlaşmış olasın.” (Hikem-i Atâyiye, 35. Hikmet)
Geçen yazıda kulluğun özündeki fıtratı, mizacı bozan vasıflardan ve öfkeden bahsetmiştik. Yine İmam Gazali’den ve İmam Birgivi’den nakille öfkenin çocuğu gibi olan kin ve hasetten bahsedeceğiz. Öfkesini bile bile yenenin dini sağlam olur demiştik. Acizlik ve zaruretten dolayı tepkisini göstermeyen kişinin ise o öfke kalbinin etrafında dolaşır, düğüm olurmuş. Kin bu şekilde öfkeden doğarken haset de kinden doğar. Resulullah efendimiz ise buyurduğu gibi, mümin kindar olmaz.
Yukarıda bahsettiğimiz kaynaklarda geçtiği şekliyle, kinin şer’an hükmü şöyledir; eğer bir kişi kin beslediği kimseye ondan kendisine dokunmuş bir zulüm sebebiyle değil de kendisini iyiliğe davet, kötülükten men etmesi gibi bir sebepten dolayı kızıyorsa bu şekilde kızmak haramdır. Bir zulümden dolayı ona kini varsa bu haram değildir, hakkını ondan almaya güç yetiremiyorsa onu kıyamet gününe havale edebilir fakat affetmesi çok faziletlidir.
Kin tutanlarda şu üç durumdan biri olur:
1- Kendi nefsi ile mücahede eder ve ona iyilik edip, daha yakın olmaya gayret eder. Bu sıddiklerin derecesidir.
2- İyilik yapmasa da kötülük yapmayı da caiz görmez ve yapmaz. Bu da zahid ve salihlerin derecesidir.
3- Kötülük ve fenalık yapar. Bu ise fasıkların ve zalimlerin derecesidir.
Kötülük yapana iyilik yapmaktan veya yapamazsa da affetmekten daha büyük fazilet yoktur. Bununla o kişi de mahcup hisseder ve kalbi yumuşar.
Müslümanlara esir düşen haçlı askerlerinin Müslümanların hoşgörü ve merhameti karşısında dinlerini değiştirdiğini gören bir papaz: “Ey hiyanetden daha zalim olan merhamet!” diyerek bir hakîkati ortaya koymuştur.
Ukbe bin Amir buyurur: Resulullah elimi tuttu ve “Dünya ve ahirette en iyi ahlakın ne olduğunu sana bildireyim mi” buyurdu. “Bildiriniz Ya Resulallah” dedim. Buyurdu ki “Senden kim ayrılırsa sen ona yaklaş ondan ayrılma, sana bir şey vermeyene elinden gelirse sen ihsanda bulun, sana zulmedeni affet.”
Yine Resulullah buyurdu, “Kıyamet günü seslenirler: Kalkınız her kim affettiyse karşılığı Allah Teala’dır. Binlerce insan kalkar ve hesapsız cennete girerler.”
Efendimiz Mekke’nin fethedildiği günde kendilerine büyük zulümler yapan müşriklere: “Bizden ne bekliyorsunuz” diye sordu “Biz ne diyelim bugün kudret sende, emir sendedir” dediler. O da “Size kardeşim Yusuf’un (s.a.s.) dediği gibi diyorum. Bugün size ayıplama ve başa kakma yoktur. Allah sizi affetsin.” buyurdu.
Nitekim Allah Teala Fussilet suresi 34. ayet-i kerimede “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!” buyuruyor. İnsan Allah için, nefsindeki bu kötülüğe muhalefetle kendine iyilik ederse bunun büyük mükafatını görür. Burada dahi görür. Affetmek gibi nefse zor gelen bir amel vesilesiyle ruhta bir uyanış gerçekleşir.
Sultan Selim Han şöyle der:
Sîne levhini aşk köşesi yapmak istersen
Ayna gibi gönülden kin tozunu sil
Yorumlar