Âb-ı Hayat

Korku ve Ümit Dengesi

0

Ümit kapısının açılmasını dilediğin zaman Hak’tan sana gelen nimetlere bak ve korku kapısının açılmasını istersen ona karşı ettiğin isyanı hatırla.” (Hikem-i Atâiyye, 153. Hikmet)

Rahmetinden daima ümitvar olmak için Allah’ın bahşettiği nimetleri; halimize çeki düzen vermek içinse bu nimetleri bahşeden Rabbimiz’e karşı olan kabahatlerimizi hatırlamayı tavsiye ediyor Atâullah el-İskenderî. Beyne’l- havf ve’r-reca veya Türkçe’si korkuyla ümit arasında olmak denilen bu mevzudan biraz bahsedelim.

Gelecekte iyi bir şey bekleyenin bu bekleyişine reca, ümit denir. Mesela, günahlarına üzülen bir insanın, Allah’ın kendisini bu halden kurtarmasını ve mağfiretini ümit etmesi recadır. Fakat üzülmediği halde ‘Nasılsa Allah’ın affı çoktur.’ demesi veya tövbeyi ertelemesi kendini kandırmaktan ibarettir. “Din işi temenni ile olmaz.” buyurur Resulullah Efendimiz. Yahya bin Muâz da Cehennem tohumu ekip, cennet beklemekten büyük ahmaklık yoktur, der.

Havf, korku ise tehlike ve zararı görmekten doğar. Korkunun faydası, korktuğu şeyden uzaklaşmasını sağlamasıdır. Kendisini günahlara düşürecek âdetlerden korkan kişi, o âdetleri yapmaktan sakınır.

Korku ve ümit arasında olmanın Müslümana sağladığı dengeli bir duruş hâli vardır. Bu hâli bazı alimler “Bir insan kabahatlerini düşünüp üzüldüğünde ve de korktuğunda ne kadar günahkâr olsa da, ‘benim Rabbi Rahim’im var’ diyerek ümit edebiliyorsa, fakat bu ümit onu hiçbir zaman Allah’ın hesabından emin olma rahatlığına taşımıyor, adımlarını daima temkinli atmaya sevk ediyorsa bu hâl istikamet üzeredir.” şeklinde açıklamışlardır.

Korku ve ümit sevgiyle gelişen duygulardır. Sevdikçe insanın ümidi gelişir veya kaybetme endişesi oluşur. Her insanda muhakkak sevinç veya hüzün; elem veya emel vardır. Emel, ümidin getirisi, elem de korkunun bir dalıdır. İnsan ruhundaki dengeyi sağlayan bu hisler hakikatsiz, gayesiz kalınca; insan neden sevindiğini, neye sıkıldığını, niçin korktuğunu bilemediği bir huzursuzluk içine düşebilir.

Korku ve ümit duyguları, insanın hayatına yön verebilmesi, dengeli yaşayabilmesi için lazımdır. İnandığı ahiret hayatını uzak görmeyen akıllı bir kişi kendisini kabir ve cehennem hayatının tehlikelerinden korur ve ümitvar olduğu güzelliklere erebilmek için çalışır. İnsanın dünyadaki devamlılığı için de gerekli düzeydeki korku ve ümit hayat kurtarır. Mesela bir anneyi, çocuğunun hasta olmaması için veya eğitimine gayret etmek için tedbirli ve temkinli olmaya yönlendirir. Ama bunlar takıntıya dönüşürse, çocuğunun 20 sene sonrası için hayaller inşa eder, kâbuslar görürse mâlumunuzdur ki bu normal dengeyi aşıyor demektir. Sağlam bir temel atılmadan bina olmadığı gibi, tevekkül de ancak sağlam bir zeminin üzerine mümkün olur.

Öncelikle bize lazım olan, Allah’ın nimetlerini farketmek ve buna şükretmek olsa gerek. Sözün başında “ümit kapısının açılmasını istersen sana bahşettiği nimetlere bak” demişti. Ancak üzerindeki nimeti farkeden kişi O’na karşı yaptığı kabahatlerinin derecesini düşünerek düzeltme yoluna giderek ilerleyebilir.

Sürdürülebilir Gerçeksizlik

Önceki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir