Mutahhar, Arapça bir sıfat olup “mübarek, temiz, maddî ve manevî kirlerden temizlenmiş, arınmış, kutsal” anlamlarına gelmektedir. Arapça tathîr “yıkayıp temizlemek” fiil kökünden gelmektedir.
Mutahhar denildiğinde aklımıza ilk olarak tertemiz, pâk, korunmuş varlığı ile Peygamber Efendimiz (s.a.s.) gelir. “Mutahhar” ism-i şerîfi Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) mübarek ism-i şerîflerindendir.
Molla Miskîn’in, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hayatını ve peygamberler tarihini işlediği Mearicü’n-Nübüvve fî Medârici’l-fütüvve adlı Farsça bir eseri vardır. Celâlzâde Mustafa Çelebi Efendi’nin Türkçe tercümesini ortaya koyduğu bu eserde, Resul-i Kibriyâ Efendimiz’in isimleri ve künyeleri yazılıdır. Eserde Mutahhar ism-i şerîfi şu şekilde yer alır:
“Ol Hazret-i Kimyâ-menkabetun salavâtullahi ‘aleyhi ve selâmuhû Etbâk-ı Semâvâtda Mezkûr olan Esmâ-i Latîfesidür;
Dünya göğünde Müctebâ, ikinci gökte Murtazâ, üçüncü gökte Müzekkî, dördüncü gökte Münteceb, beşinci gökte Müntahâb, altıncıda Mutahhar, yedincide Mukarreb”
Kalbimizde özlemi hiç dinmeyen Efendimiz’in (s.a.s.) mübarek Mescid-i Nebevî’si ve türbesi Ravza-i Mutahhara yani “tertemiz bahçe” olarak anılmaktadır; ki bu mübarek yer tertemiz olduğu kadar aynı zamanda temizleyici özelliğe de sahiptir. Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resulullah aleyhissalatu vesselâm şöyle buyurdu: “Bana diğer şehirleri silip süpürecek olan bir şehre hicret emri verildi. Oraya Yesrib diyorlar, halbuki orası Medine’dir. Demirci körüğünün, demirin kirini pasını atması gibi bu şehir de kötüleri bir bir dışarıya atar.” (İbn Hanbel, II, 248; Buhârî, Fedâilü”l-Medîne, 2; Müslim, Hacc 488)
Allah Teâlâ, Resulullah’a ve O’nun mutahhar ravzasına varmayı bize her dem nasip eylesin.
Yorumlar