بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ
Bismillahirrahmanirrahim
Kıymetli okurlar,
Bu yazımızda sizlerle Yâsin Sûresi’nin 7-12. âyetleri üzerine düşüneceğiz. Biz burada Yâsin-i Şerif’in âyetleri hakkında bahsederken aslında Kur’an’ın bütünü ve yaşamın kendisinden bahsediyoruz. Kur’an-ı Kerim’in herhangi bir âyeti üzerine samimiyetle, ruhumuzla ve aklımız ile eğilip mütalaa ettiğimizde, Kur’an-ı Kerim’in ve hayatımızın her aşaması tüm detayları ile karşımıza çıkmaya başlayacaktır. Çünkü Kur’an bu yaşadığımız hayat içinde bizlere rehber olsun diye Yüce Allah (c.c.) tarafından gönderilmiştir. Bu sebeple diyebiliriz ki, Kur’an hayatın ta kendisidir ve sadece okuyarak değil yaşamlarımızda uyguladığımız sürece bizleri Yüce Allah’a (c.c.) yakınlaştıracaktır.
(7-8-9-10) Andolsun ki onların çoğu hakkında o söz (azap) gerçekleşecektir; çünkü onlar iman etmeyecekler. Biz onların boyunlarına çenelerine kadar dayanan halkalar geçirdik, bu yüzden kafaları yukarı kalkık durmaktadır. Onların önlerinden bir set, arkalarından da bir set çektik, böylece gözlerini perdeledik; artık görmezler. Kendilerini uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, asla iman etmezler.
Yüce Allah bu âyetteki ‘”söz artık kesinleşmiştir” ifadesi ile hakikatin artık görüldüğünü, onların imana gelmeyeceğini ve azabı hak ettiklerini buyuruyor. Yüce Allah (c.c.) Hud Suresi 119. ayette ve Secde Suresi 13. ayetlerde buyrulan ”Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım” sözü kesinleşti/sözüm gerçekleşecektir” buyrulur. Yasin Suresinde Allah’ın sözünün kesinleştiği ifadesi burada geçen âyetlere atıf yapmaktadır. İnsanlar hak ve batıl olan yol apaçık bildirildikten sonra O’nun hakikatlerine kendilerini kapatmış olduklarından dolayı azaba düçar olurlar. Bunun karşısında kendilerine verilen akıl nimetini kullanıp yaratıcının rızasına uygun davrandıklarında cennetle mükafatlandırılacaklardır. Bu tercih insana verilen irade doğrultusunda kendi seçimine bırakılmıştır.
Peki günümüz insanı olarak bizlere bu âyetler ne anlatıyor? Bu âyetlerde inkarda direnen insanların temsili söz konusudur. Yüce Allah’ın (c.c.) Fusillet Suresi 53. ayetinde ”Kur’an’ın gerçek olduğu kendileri için apaçık belli oluncaya kadar onlara çevrelerinde ve kendilerinde bulunan kanıtlarımızı hep göstereceğiz Rabbinin her şeye tanıklık etmesi (onlar için) yeterli değil midir?” buyurduğu gibi nefsin emrine uymuş kendilerine gösterilen her türlü kanıta rağmen hala inkar eden ya da inandım demiş olduğu halde Kur’an ve sünnet ışığında yaşamaktan, bunları öğrenmekten geri durup dini bir gelenekmiş gibi gören insanların temsili.
Boğazlarına demirden bir pranga geçirilmiş, bu prangalar onların çenelerine dayanmış olduğu için kafaları kalkık bir şekildedir ifadesiyle dikkatlerimizi kendisine çeken bir ayrıntı söz konusudur. Prangalardan bahsederken bunun geçirilmiş şeklinde aktarıldığını görüyoruz. Alimler bu kelimeyi kişilerin yapıp ettiklerinin kendisinin ahiretteki karşılığı olarak açıklarlar. Öyle ki içinde bulundukları küfürden, iman nimetini göremeyen insanın Hakk karşısında büyüklenmesinin tasviri olan bu durum aslında bu insanların iman etmemelerinin sebebini kibirleri olarak ortaya koyar.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Kimin zerre kadar kalbinde kibir var ise cennete giremez.” Ashap soruyor: “Ya Resûlallah! Kibir nedir?” Peygamberimiz (s.a.s.): “Kibir, insanın hak kendisine geldiğinde hakkı kabul etmemesi, insanları küçük görmesidir.“(Müslim, İman 147) buyuruyor. O başı ve burnu yukarıda olan insanların önlerinden ve arkalarından set çekerek kuşattık, onlar artık göremezler buyuruyor Allah (c.c.). Onuncu âyette de bildirildiği üzere onlar kibirlerini bırakmadıkları sürece uyarılsalar da uyarılmasalar da önlerindeki set kalkmadığı için Yüce Allah’ı (c.c.) ve âyetlerini göremeyecekler ve inanmayacaklardır.
11. Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği halde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükafatla müjdele.
Bu âyeti anlamak için kendimize şu soruyu soralım. Kur’an’ı okuduğumda benim kalbimde dünya ve âhiret hayatına dair bir ümit ya da korku oluyor mu? Eğer bu soruya hayır diyorsak kendimize dair bir korkumuz olmalı ama evet diyebiliyor isek o zaman Yüce Allah (c.c.) bizlere bağışlama ve cennet müjdesi veriyor. Çünkü Allah’ın (c.c.) âyetleri okunduğunda kim düzelir? Muhakkak ki Allah’a (c.c.) inanan ve görmediği halde O’nun âyetleri üzerine düşünen, bu dünya hayatı içerisindeki yaşam amacı ve gayesinin farkına varmaya çalışan ya da farkına varmış olan; Allah’ın (c.c.) sevgisinin zevkini tatmış kimseler. Burada aklıma yarı Arapça yarı Türkçe çok güzel bir söz geldi; ‘’Men lem yezuk//Bilmez yazık.’’ Kim ki tatmadı, bilmez yazık. Zikir ile insan daima Allah’ı hatırlar; kalbini onunla doldurur.
12) Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.
Yüce Allah (c.c.) öldükten sonra diriltmenin kendisine ait olduğunu buyuruyor. Fakat burada ki önemli soru şu, biz yaşarken ölü müyüz diri mi? Yaşıyorum zannederken kalbimiz ölüyse diğer canlılardan hiçbir farkımız yok. Bu hayatta iken Kur’an ile kalbimizi diriltme fırsatı verdi bizlere Yüce Allah (c.c.)
Bu Âdem dedikleri el ayakla baş değil
Âdem manaya derler surat ile kaş değil.
( Kaygusuz Abdal)
Bu âyette bahsedilen bir diğer konu, “yaptıklarını ve bıraktıları eserleri” ifadesi ile kastedilen âhiret için hazırladığımız sermayemizdir. Günahlar ve sevaplar… “Bıraktıkları eserler” yani geriye bırakılan faydalı veya zararlı izler, her ne var ise yazılacağı bildiriliyor. İyiliği yapmak da kötüyü işlemek de zor değil. Biz iyiliğe doğru yürümeye gayret etmeliyiz.
Değerli okurlar, âyetlerin tefsirlerini sizler ile paylaşırken bir çok tefsir kaynağı araştırılarak yazılmaktadır ancak ‘’Allahu a’lem bi’s-savâb’’ (Allah doğrusunu en iyi bilir) diyoruz.
Allah’a (c.c.) emanet olunuz.
Yorumlar