Güncel

Yalnız Yemek

0

Yemek, kültürümüzde çok önemli bir unsur. Üstelik sadece bayramlarda seyranlarda ya da geçmişlerimizi yâd edeceğimiz vakitlerde gündeme gelen bir “olay” değil. Yemek bizim yaşamımızın bir parçası. Her akşam kurulan “standart” olarak nitelendirilebilecek sofralar bile başlı başına bir olay.

Onları böyle mesele haline getiren ve önemli yapan olgu, masanın üzerine konulan yemeklerin çeşitliliği değil elbette. İster çeşit çeşit salatası, turşusu ile etli yemeklerden oluşan bir masa olsun, ister bir tas çorba ile bir kuru ekmek olsun; o masaya sofra deriz. Çünkü sofra, aileyi bir araya getirir. Bizim onu sofra diye adlandırmamızın sebebi içinde barındırdığı birlik ruhudur.

Affınıza sığınarak bir örnekle somutlaştırmak istiyorum mevzuyu. Bir insan sevdiği birini kaybettiğinde çok üzülür, kahrolur. Ama baksanız o insan sevdiği kişinin bedeninin yanı başındadır. Eyvallah beden yanı başındadır ancak ruh göçmüştür bir kere. Ruhsuz beden bir anlam ifade etmez ki. O insanı “o” insan yapan ruhu artık başka bir alemdedir. -Ruhun varlığını inkar edenleri hâlâ aklım almıyor.-

Şimdiyse üzerine çok güzel yemeklerin bulunduğu bir bayram sofrasına tek başınıza oturduğunuzu hayal edin ya da ailesinden uzakta üniversite okumuş olan okurlar okul yıllarını aklına getirsin. Arkadaşları, ailesi gibi olmuştur çünkü birçok yemek o arkadaşlarla birlikte yenir. Yalnız yenilen yemeklerin tadı tuzu olmaz. Tabiri caizse tek başına geçmiş bir öğün, ölmemek için yenilen bir yemekten ibarettir. Tabiri caizse o öğün geçiştirilmiştir.

“Ben bu yazıda yurtdışından bir not göremiyorum.” diyen okuyucum, haklısın laf biraz uzadı. Yukarıda o kadar bahsettiğim yemek muhabbeti bir günde en az iki defa bizi meşgul ediyor. Ailenden kilometrelerce uzakta yemek yediğini hayal et şimdi de. Günlerce ve de her gün en az iki defa bu mevzu aklını, dahası ruhunu meşgul etsin. Kolay değil. Arkadaşlar da bir yere kadar. İnsanın ailesi bambaşka.

Velhasılıkelam incir çekirdeğini doldurmayacak meseleler için ailemizi üzüyoruz. Anne-babamızla haklı olduğumuzu düşündüğümüz konularda, düşmana laf anlatmaya çalışırcasına münakaşaya giriyoruz. Nazımız geçiyor diye onların sevgi ve muhabbetlerini düşüncesizce israf ediyoruz.

Bütün bunları yaparken onlardan uzakta olduğunuzu hayal edin (ne kadar uzak olabileceğinizi sizin hayal gücünüze bırakıyorum). Şimdi göz göre göre beyaza kara deseler bile “evet annecim-babacım haklısın” demez miyiz?

Bir sofra deyip geçmemeli, nereden nereye. Adamı böyle yola getirir. (Bu yazıda yola gelen adam, yazarınız Bet oluyor. İnşallah doğru yola gelmişizdir.)

B. Göksoy
Amerika'dan bildiriyor.

    Yorumlar

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir