“Bahr-i aşk içre dil-i ehl-i gama keşti-sıfat
Galip oldukca heva eksük değildir ıstırap” (Nev’îzâde Atâyî D. 10.G. /4)
Aşk denizinde bir gemiye benzeyen gam ehlinin gönlünde heves galip oldukça sıkıntı eksik olmaz.
Beyitte gerçeklik üzerine kurulan tasvire baktığımızda denizdeki bir gemiye hava galip oldukça sıkıntısının hiç bitmeyeceği anlatılmaktadır. Gemiye havanın galip olması tabiri; hava şartlarına göre hareket eden, istikameti olmayan bir gemiyi tasvir eder. Havaya göre oradan oraya savrulan bir gemi daima sıkıntı içerisinde olacaktır. Bu gerçekliğin üzerine beyitte kurulan hayale baktığımızda alem aşk denizine, insanlar da bu denizdeki gemiye benzetilmiştir.
Aşk; alemin özü, yaratılışın sebebidir. Aşk, sınırları olmayan eşsiz bir deniz; dünya aleminde aslından uzakta garip haldeki insan da gam ehlidir. Tasavvufta gam ehli, Hak aşığıdır. Aşık, kalbini O’nun dışında her şeyden temizlemelidir. İnsan varlığının özü olan aşk ile yanmalı, gönlünü masivadan arındırmalıdır. Aksi takdirde daima ızdırap içerisinde olacaktır.
Gönül, bir tecelligahtır. Bu sebeple oraya ait olmayan her ne varsa gönülden uzaklaştırılmalıdır. Heva kelimesi hava anlamının yanı sıra heves manasını da barındırmaktadır. Hevesler bu tecelligahın sahibini ulaşmamızı engelleyen bir perde gibidir. Bu yüzden gönül heveslerin mekanı değildir.
Denizde yönünü şaşırmış, oradan oraya savrulan bir gemi tasviri, arzuları doğrultusunda hareket eden insanlardır. Keşti-sıfat tabiriyle gemiye benzetilen, bir istikamet üzerinde olmayan insanlar yalnızca gelip geçici şeylere göre hayatlarını şekillendirir ve ömür sermayesini tüketir. Hevesin galip geldiği bir gönülde ızdırabın eksik olmaması geçici sıkıntılardan ziyade manadan uzaklaşmak, madde aleminde sıkışıp kalmaktır. Şair bunu deniz üzerindeki bir gemi tasviriyle somutlaştırmış, gerçeklik zemini üzerine örülen hayallerle maddeden manaya bir yol çizmiştir.
Yorumlar