“Kulluğunu bozar nitelikte olan beşeri vasıfların tümünden çık ki Hakk’ın çağrısına uymuş ve ilahi huzura yakınlaşmış olasın.” (Hikem-i Atâyiye, 35. Hikmet)
Devam eden birkaç yazıda İmam Gazali’nin Kimya-i Saâdet‘inden ve İmam Birgivî’nin Tarikat-ı Muhammediyye‘sinden nakille, insanın kulluğuyla beraber huzurunu da bozan ve onu aşağı çeken kötü huylardan ve bu huyların tedavilerinden bahsedecek, insanın bunlardan uzaklaştığında en güzel şekilde yaşayıp ve Rabbine yaklaştığı müjdesini aktarmaya çalışacağız.
Hz. Mevlanâ öfkeyi, şehveti, hırsı terk etmeyi hakiki erlik saymış, bu çaba için “peygamberlik damarıdır” demiştir. İnsanda kibir, öfke, hırs gibi duygular olmasa şeytan o kişiye nasıl yol bulur ve onda bu damarı işler? Şayet bu duygular güzel ahlak ile örülürse insan günaha düşse bile ahlakı ona kalkan olur ve öfke gibi hasletler özündeki fıtratı, insanlığı bozacak şekilde tesir edemez. Böylece günah kişide devam etmez, yerleşmez.
Güzel ahlak dediğimiz şey şeytanın insanda tesir edememe hâlidir, insanın fıtratını bozabilecek olan şeyden insanı koruyan davranış biçimidir.
Gazali kötü vasıfları anlatırken öncelikle gazaptan bahseder. Gazap, gadap veya öfke her ne derseniz, kalbe vuran ateş gibidir ve dumanı beyne gider. Öfkenin dumanı akıl ve düşünce yerini karartır, kişi doğruyu göremez. Bunun için öfke aklı giderir denmiştir.
İnsan için hiç kızmamak mümkün değildir. Fakat gerektiğinde öfkeyi yenmek çok mühimdir. Esasında hilmiyet diye övülen vasıf da hiç kızmamak değil, kızabilecek kudreti olduğu halde bundan geçmektir.
Her ne kadar kızgınlığın kökü kalpten sökülüp atılamazsa da bir kimseye tevhid düşüncesi galip olur ve hadiseleri Allah’tan bilirse öfke de tevhid ile örtülür ve ondan kontrolsüz, çirkin bir tepki görülmez. Kalbinde tevhidin galip olduğu kimse zaruri olarak bilir ki insanlar yaptıklarında başıboş değillerdir. Bu tezgâhı bir işleten vardır.
Al-i İmran suresinin 134. ayetinde Allah Tealâ buyurur ki “O müminler ki bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını affederler. Allah da böyle ihsân sahiplerini sever.”
İşte bir insan bunun gibi ayet ve hadisleri düşünerek gayret ederse kalbinde Allah Teala’nın sevgisi ağır basar ve muhabbet öfkeyi kalbeder. Sahabe efendilerimizde bunun örnekleri çoktur.
Bir insanın kızmasının tamamen kaybolmadığının bir delili de şudur ki, Resulullah Efendimiz’de de kızmak vardı. Abdullah ibni Abbas “Ya Resulallah kızgınlıkla bile olsa her söylediğinizi yazayım mı?” deyince; “Yaz. Beni insanlığa gönderen Allah’a yemin ederim ki kızsam da dilimden doğruluktan başkası çıkmaz.” buyurdu. Bende kızgınlık yok buyurmadı. Kızmanın kendisini doğrudan saptıramayacağını buyurmuş oldu.
Kalpteki kızgınlığın sebeplerini ve tedavilerini şöyle özetleyebiliriz:
- Öfkeye bir sebep kibir yani kendini beğenmektir. Çünkü kibirli olan kimse küçük bir sözde veya kendisine hürmette kusur edildiğinde kızar. Kibri tevazu ile kırmalıdır. Tevazu olmadıkça yani hakikaten nefsini aşağı görmedikçe kibir yok edilmez.
- Kızgınlığa bir diğer sebep şakadır. Çoğunlukla kızdırmak için bunu yaparlar. Bunun ilacı, iyi ahlaklı olmaya çalışıp kendisiyle alay eden şakacılardan kaçınmaktır.
- Kızmaya bir sebep de kötülenmek ve ayıplanmaktır. Bunun ilacı kusursuz ve ayıpsız olanın yalnız Allah Tealâ olduğunu bilmektir.
- Öfkeye bir sebep de mal ve makam için olan hırs ve tamâdır. İnsanın ihtiyaçları ne kadar çok olursa bunları kaybettiğinde öfkelenip geri almak arzusu ve hırsı da o kadar çok olur. Halbuki niyet edip azmettiğinde ihtiyaçlarını zaruret miktarına düşürmek mümkündür.
- Kızgınlığın ve kötü ahlakın tahriki, öfkesi çok olan kimseler ile düşüp kalkmakla da olur. Kızgınlığını yenmek istediği zaman şeytan çoğu kez insana der ki: “Bunu senin acizliğine yorumlarlar, insanların gözünde hakîr olursun. Halbuki Allah’ın rızasını elde etmekten büyük izzet ve şeref yoktur.
Kızgınlık heyecan halini alınca öfkesini yenenlerin sevapları hatırlanmalı. Allah’ın affına ve lütfuna en çok mazhar olanların affedenler olduğu bilinmeli.
İnsan kendine şunu da hatırlatabilir, “Senin bu kızgınlığın; işin, senin istediğin gibi olmayıp Allah’ın istediği gibi olmasındandır. Bu ise Allah ile kavgadır.”
Ahirete ait böyle çarelerle kişi öfkesini yenemezse, kızdığı vakit ne kadar çirkinleştiğini, karşısındaki kişinin kendisine düşman olacağını hatıra getirmelidir.
Efendimizin tavsiye ettiği bir diğer ilaç, “Eûzubillahimineşşeytanirracim” demektir; kızdığı zaman ayakta ise oturmak, oturuyorsa yatmak, bununla da yatışmıyorsa soğuk su ile abdest almaktır.
Resulullah efendimiz saadetle buyurdu ki “Kızgınlık ateştendir, su ile söner.”
Yorumlar