Hikâye edilir ki; bir gün İbrahim (a.s) yerde ve gökte bulunan melikler gördü. Bazılarının isyankâr ve günahkâr olduklarını görünce Allah’tan (c.c) onları helak etmesini istedi. Allah da helak etti. Sonra yine başkalarının günah işlediğini gördü ve onlar için de dua etti, onlar da helak oldular. Daha sonra yine aynısı oldu. Dördüncü kez dua ettiği zaman Allah (c.c), Hz. İbrahim’e şöyle vahyetti: –Ey İbrahim orada dur. Her günahkâr gördüğünü helak edersem mahlûkattan kimse kalmaz ki! Ben her şeye vâkıf olduğum halde hilm sıfatımla onlar ya tövbe ederler ya da ısrar ederler diye hemen cezalandırmam.–
Allah (c.c) öyle halimdir ki; cahil kişi, Allah hiçbir şey bilmiyor zanneder. Yine öyle halimdir ki; kullarının günahlarını örter de gâfil kişi Allah’ı kör zanneder.
Allah öyle halimdir ki; her saniyesi isyan ve gafletle dolu olan bizleri, onun mülkü dışına kaçamayıp yaptıklarımızın karşılığını alacağımız gün için bekletir. Bu nedenle tevbe kapısından bakarak anlamaya çalışacağımız bu haftaki esmamız el-Halîm (c.c) olacak.
Yumuşak huylu olmak anlamına gelen ح-ل-م kökünden türemiş ve esmaü’l-hüsnâda el-Habîr isminden sonra gelmiştir. Yani bu diziliş ile de bize bildirir ki; Allah Teâla el-Habîr ismiyle her şeyi bildiği ve her durumdan haberdar olduğu halde hilmiyet gösterendir. Bizlerin isyan ve itaat genelinde her tür fiilinden haberdar olan Allah (c.c), hilmiyetini el-Ganî ismi ile destekliyor ve Kur’an-ı Kerim’inde kullarına şöyle buyuruyor: “Bir tatlı dil ve bağışlama, arkasına eza takılacak sadakadan daha iyidir. Allah Ganîdir, Halîmdir.” (Bakara, 2/263)
Hilmiyet, elinde cezalandırma kudreti varken sonraya bırakmanın adıdır. Bir insanın gücü varken kötülüğe kötülükle, hakarete hakaretle, küçümseyen bakışlara aynı şekilde muamele etmiyor ise bu insanı tutan şeyin adıdır hilmiyet. Hilm, tevekkül duygusu ile birlikte açığa çıkan bir haldir. Bizler hoşumuza gitmeyen davranışlar karşısında hilmiyetle davranarak sonuçları sabır ile beklerken Allah’a olan tevvekkül duygumuzu da geliştiririz. Biliriz ki âlemlerin rabbi olan Allah’ın her işinde bir hayır ve hikmet vardır.
el-Halîm (c.c) Allah’ı tanımak ve Allah’ın verdiği şeye razı olmakla doğrudan alakalıdır. Gönlünde Allah muhabbeti olan, Allah’ın rızasını uman kişinin nefsini tatmine çalışmamasını açıklayan tutumdur el-Halîm. Aciz kimsenin gösterdiği pısırıklık değildir. Çünkü bilir ki gadap, nefsi tatmindir. Kişi eğer kendine kolay gelen öfkenin tezâhürü yerine nefsine hakim olabiliyorsa hilmiyetten söz edebiliriz. Hilmiyet, bilinçli ve idraki olan bir davranıştır.
Hilm sıfatı üzerinde açığa çıkan kişi karşısındakilere karşı temkinli olur, anlama gayretinde bulunur, nefsine hoş gelmediği hallerde galeyana gelerek karşılık vermez. Çünkü tevhid bilincini hayatına indirmiş; onu kuru bir söz olmaktan çıkarmıştır. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın şu dizeleri de bu mananın yankılarını bize taşımaktadır:
Sen Hakka tevekkül kıl
Tefvîz it ve râhat bul
Sabr eyle ve râzı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Deme niçin şu şöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Her söyleyeni dinle
Ol söyleteni anla
Hoş eyle kabul canla
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Yakarış…
Gizli ve açık herşeyden hakkıyla haberdar olduğu halde ey acele ve kızgınlıkla davranmayan el-Halîm , yegane sığınağım ve dayanağım senin hilmindir.
Kaleminize kuvvet. Rabbim bizleri de Halimlerden eylesin. Amin.
Allah ilmini irfanini sıdk üzre yakınını arttırsın.. maşallah barekallah huuu
Allah razı bulsun.
Allah razı olsun
Cümlemizide halim kullarından eylesin
Allah razi olsun
Ne güzel anlatmışsınız…hilmiyet sahibi olmayı rabbim bize de nasip etsin inşallah