Belgesellerde sıklıkla karşılaştığımız manzaralardan biri; elinde plastik bidonlarıyla Afrikalı gencecik cılız bir kadın, hedefe yani su kaynağına ulaşmak için kilometrelerce yol kat eder, sonra elindeki bidonları doldurup hemen geri döner. Onca yorgunlukla beraber farz edelim biri sarı, biri yeşil iki dolu bidonla bu zavallı kadının geri dönüş için takati var mıdır acep!? Bu onun için sıradanlaşan günlük vazifelerden biri muhakkak, yaşamak için mücadeleye devam. Peki, su bu kadar kıymetliyken biz bu kıymetin farkında mıyız? Maalesef israf had safhalarda. Buna bir hâl çözüm bulmalı elbet. Peki ama israf sadece suda mı? Ya boşa geçen zaman!
“Sermayesi eriyen adama merhamet!” diye bir hikâye vardır, bilenlerimiz bilir. Malumumuzdur büyüklerimizden de duymuşuzdur. Eskiden -çok eskiye gitmesek de olur, 1960’larda, 70’lerde mesela- buzdolabı çoğu evde yokken buz satıcıları olurmuş. Sokak sokak dolaşarak ellerindeki buzları satarlarmış. Bu buzları satın alanlar da su dolu sürahiye aldıkları buzları atıp yaz sıcağında buz gibi su içerek serinleme keyfine erişirlermiş. İşte bu işi meslek edinmiş, sıcak mı sıcak bir Ağustos gününde Bağdat’ta elindeki buzları satmaya çalışan bir adam varmış. Bakmış buz satın alan pek kimse yok. Sıcak havada buzları erimeye başlamış. Adam yanık yanık “Sermayesi eriyen adama merhamet!” diye nida etmeye başlamış. Bu sırada yanlış hatırlamıyorsak Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri talebeleriyle yanından geçmekteymiş. Adamın bu sözlerinden çok etkilenmiş, “Ömür de bir sermayedir. Vah bize ki ömür sermayemiz tükeniyor buna rağmen feryad u figan etmiyoruz.” mealinde sözler söyleyerek yanında bulunan talebelerine ders vermiş, onları irşad etmiş. Günümüz insanının anlayacağı şekilde söyleyecek olursak bir nevi onları aydınlatmış, doğru yolu göstermiş, silkelemiş, kendilerine getirmiş, farkındalık kazandırmış, yaşam koçluğu yaparak gidilecek rotayı göstermiş.
Velhasıl, elindeki buzları eriyen adam gibi bizlerin de günden güne ömür sermayemiz tükeniyor. “Sermayesi eriyen adama merhamet, ey merhametliler merhametlisi!” diyerek sermayemiz erimeden, gençlik elden gitmeden, tren kaçmadan kendimize gelme niyetiyle Sadi-i Şirâzî’ye kulak vererek tamam edelim:
عمر برفست و آفتاب تموز
اندکی مانده خاجه غرّه هنوز
Ömr berfest u âftâb-ı Temmûz
Endekî mande hâcê ğırre henûz
Efendi! Ömür Temmuz (yaz) güneşinde eriyen kar gibidir; beyhude (boş yere) geçirmeyesin/aldanmayasın.
amin…
Yakın zamanda şahit olduk. Ömür kar gibiymiş gerçekten bilemedik. Gene çok güzel dokunmuşsunuz.
Eyvallah bosa gecirmeyenlerden olalım inşallah yüreğinize sağlık