Âb-ı Hayat

O’ndan Uzağa Düşmek Günah

2

Kulun günahı bir kuşun ağzındaki çamur, Allah’ın rahmeti bir okyanustur. Kuş, ağzını denize batırınca ağzındaki çamurdan eser kalır mı? O ufacık çamur, Allah’ın rahmet okyanusunu kirletebilir mi? Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey (isyan ve günah nedeni ile) nefsine zulmeden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah’ın rahmetinden ümidini ancak kafirler keser.” (Zümer, 39/53)

Besmelenin üzerinde yaptığımız tefekküre bu hafta Rahmân (c.c.) ism-i şerifini inceleyerek devam edeceğiz. Rahmân, Kur’an-ı Kerimde Allah (c.c.) ismi yerine kulların yakarışta bulunabileceği ifade edilen tek sıfattır. “De ki: “İster Allah diyerek, ister Rahmân diyerek yakarın; hangisiyle yakarsanız olur, çünkü bütün güzel isimler O’na mahsustur.” (İsra, 17/110) Sözlükte “merhamet etmek, severek ve acıyarak korumak” anlamındaki rahmet (ruhm, merhamet) kökünden türeyen Rahmân kelimesi “şefkat ve merhamet eden, acıyan” demektir. Zıddı ise gadaptır.

Kelimenin kök mânâsında “yufka yürekli olmak, acımak, birinin üzüntüsüne ortak olmak” gibi beşerî-duygusal unsurlar bulunduğundan Allah’a nispet edildiğinde “sonsuz merhametiyle lutuf ve ihsanda bulunan” şeklinde anlam verilmiştir. Bu bakış ile Rahmân (c.c.), kafir de olsa, mümin de olsa kendine vâsıl olma fırsatını dünyada tüm kullarına eşit olarak veren Allah demektir.

Rahmân isminin bir mânâsı da var etmektir. Rahmân ismi yokluğa yöneldiğinde onu merhametiyle varlık âlemine taşımak mânâsında anlaşılır. İnsan nezdinde varlık, yokluğa nispetle daha üstün görülen bir olgudur. Allah’ın da insanı  yokluktan varlığa çıkarması, yaratma anındaki rahmetin bir tezahürüdür. Bu anlamda Rahmân’ı özünde merhamet gösteren şeklinde alırsak, merhamet var oluşun aslıdır diyebiliriz. “Merhametten maraz doğar” diye bir söz vardır. Daha çok olumsuz anlamıyla bilsek de ehl-i irfân bir yönüyle bu sözün merhametin kaynağı olan Allah Teâlâ’nın severek yarattığı biz marazlı, kusurlu kullarını da ifade ettiğini vurgulamışlardır.

Â’raf Suresinin 156. ayetinde geçen “Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.” hükmünden yola çıkarak baktığımızda görürüz ki varlığın özünde Rahmân var ise, eşyanın özünde şer yoktur. Acı, hastalık, ölüm gibi olumsuz duyguları da harekete geçiren şeyler bu nedenle şer olarak görülemez. Her oluş özünde hayırdır ve bir hikmet sebebiyle olmuştur. Nitekim Hazreti Musa ve Hızır (a.s.) bahsinde geçen olaylarda Hazreti Musa’nın (a.s.) vukû bulan hadiselere karşı itirazı sonucu Hızır (a.s.) her bir olayın iç yüzünü anlatmıştır. Bize göre hayır olan durumun aslında şer olabileceği gerçeği de yine Kur’an-ı  Kerim’de “Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz ise bilemezsiniz.” (Bakara, 2/216) âyetiyle kullara bildirilmiştir.

İmam Gazzâlî Hazretleri insan açısından şer diye nitelendirilen her şeyin içinde bir hayrın bulunduğunu, sözü edilen nesne veya olaydan şerrin yok edilmesi halinde o şer içine gizlenmiş hayrın da ortadan kalkacağını belirtir ve bunun için kangren olan bir organın kesilmesiyle bedenin ölümden kurtulmasını örnek verir. Ayrıca hayrın (bedenin selâmeti) doğrudan, şerrin ise (organın kesilmesi) dolaylı biçimde ilâhî iradeye dahil olduğunu söyler. Yine kendi tarifi ile “Rahmân isminden elde edilecek feyiz, kalp gözü perdeli olan kulları şefkat ve nezaketle uyarmak, günahkârlara hakaret nazarıyla değil merhamet nazarıyla bakmak, dünyada işlenen her günahı bir musibet kabul edip onu ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Çünkü her mâsiyet onu işleyeni Allah’tan uzaklaştırır, böylesi en çok acınmaya lâyık olan kimsedir.” demiştir.

O zaman şer, eşyanın hakikatinde yoktur. Yani yaradılışın aslında, özünde, açığa çıkan fiilin kaynağında yoktur. Kesilen uzuv, o noktaya gelene kadar yaşananlar sıkıntılı, hatta acı verici olsa da özü itibari ile buna sabırla ortaya çıkan olgunlaşmaya nispet edildiğinde şifâ vesilesidir, hayırdır. Bu da Rahmân olan Allah’ın (c.c.) merhameti ile irâdesini açığa çıkarması olarak anlaşılabilir. Aslı itibari ile de  her şey hayırdır, merhametle var edilmiştir, Rahmân’dandır. Sırat-ı müstakîm üzere olmak ise besmele bilinci ile iradeyi her şeyin denetimi kendinde olan Rahmân’ın (c.c.) muradınca kullanarak birliğin muhteşemliğini seyir etmektir.

Sana şah damarından daha da yakın Allah;
Günah mı dedin; O’ndan uzağa düşmek günah

Yakarış…
Merhametin kaynağı sınırsız lutuf sahibi Rahmân olan Allah’ım, biz senin merhametini idrak edemedik. Sonsuz sevgi deryâna kendimizi bir yaprak misâli bırakamadık. Bu aciz gözlerimiz ancak parçaları görür, bütünden gaflet içindeyiz. Apaçık ortadasın da yine görememekteyiz. Seni setredecek bir perde yoktur, yalvarışımız odur ki biz aciz kullarının gözlerindeki bu küçücük perdeleri aç da ölmeden önce cemâlinle mest ü hayrân olalım.

İyiliği Görmek Bir Afyondur

Önceki içerik

Metal Geri Dönüşümü

Sonraki içerik

2 Yorum

  1. Hay Allah razı olsun.

  2. Maa.çok güzel

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir