Değerli okurlarımız, geçtiğimiz ay sizlere Osmanlı saray giyimi ile alakalı bilgiler aktarmaya çalışmıştım. Bu ayki yazımızda da Osmanlı halkında kadınlar nasıl giyinirdi sorusuna değinelim istedim.
Osmanlı kadınlarının sokakta giydikleri kıyafetleri ile evde giydikleri kıyafetler birbirinden farklıydı. Dış giyimi sadece sokağa çıkarken ev kıyafetlerinin üstüne giyerlerdi. Bu kıyafet yüzü ve elleri dışında tüm vücudu örterdi ve hareketi kolaylaştıracak şekilde tercih edilirdi. En sık tercih ettiği dış giyim “ferace”idi. Ferace; vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde bedeni ve kol kısımları bol, önü açık, yere kadar uzun, yaka kısmı ise tercihe göre v yaka veya yuvarlak yaka olurdu. Boyundan yukarısı ise yaşmak adı verilen örtülerle örtülürdü. Feraceler genellikle tek renk, sade ve vücut hatlarını belli etmeyen ve tok bir kumaş olan “çuka” dan yapılırdı. Renk olarak genellikle yeşil, mor, ve lacivert renklerini tercih ederlerdi. Bazı kadınlar, feracenin içine ve bellerinin alt kısımlarına taftadan yapılmış olan ve bol bir şekilde dikilen şalvarlar giyerlerdi.
Dış giyimde Osmanlı halk kadınlarının diğer bir tercihi ise “kıvrak”tı. Bu giysinin yaka kısmı “V” şeklinde, göğüs hizasından aşağıya doğru bollaşan, boyu oldukça uzun bir dış giyim kıyafetiydi. Rahat olması sebebiyle hem şehirde hem de köylerde çok tercih edilirdi. En pahalı olanı ise yeşil çukadan yapılmış olandı. Ferace, daha ziyade misafirliğe veya çarşıya çıkmak gibi önemli ve özen gösterilen gezmelerde tercih edilir; kıvrak ise adından da anlaşılacağı üzere yakın yerlere gitmek ya da yan komşuya geçmek, kapı önüne çıkmak için kadınların hemen üzerlerine alıverdikleri pratik bir giysiydi.
Osmanlıda kadınların saçlarının görünmemesi için örttükleri baş giyimleri; saçlarının hemen üstüne taktıkları “arakıye” ve başı tamamen örten “başörtüsünden” oluşmaktadır. Arakıye, tiftikten yapılan, ince ve hafif bir yapıda, külaha benzeyen bir baş giysisidir. Sıcak havalarda ter toplayıcı olarak külahın içine arakçin (bereye benzeyen bir takke) de giyilirdi. Saçlarının üstüne taktıkları, çeşitli renkte ve biçimde yapılmış küçük başlık şeklinde olan sivri uçlu külah biçimindeki başlığa da “hotoz” ismi verilirdi. Şehir kadınlarında hotozun da çokça tercih edildiği görülmektedir. Başörtüsü; feracenin tamamlayıcısı olarak bir parçası baştan çeneye, diğer bir parçası da çeneden başa doğru bağlanmak üzere iki parçadan oluşur ve omuzların üzerini örtecek şekilde kullanılırdı. Şehirdeki kadınlar başbezi üzerine çember (boyun veya alına bağlanan yemeni) şeklinde bağlanan başörtüsünü, köydeki kadınlar ise daha çok tülbenti tercih ediyorlardı.
Osmanlıda kadınların ev içerisinde giydikleri kıyafetler dış kıyafetlerine göre genellikle daha süslü, renkli ve vücudu saran, ipekli ve atlas kumaşlardan tercih edilirdi. Gömlek, zıbın ve kaftan en çok tercih edilen ev kıyafetleriydi. Gömlek; bileklere kadar uzun olur, altına da paçalı iç çamaşır veya şalvar giyilirdi. Gömleklerde genellikle keten ve bürümcük kumaşlar kullanılır, düz beyaz veya beyaz üzerine kırmızı, sarı, mavi renklerin uçuk tonlarıyla çizgili olarak dokunurdu. Zıbın; saten türü kumaşlardan yapılan, uzun kollu ve boyu diz kapağından biraz aşağıya kadar uzanan elbise türünde bir ev kıyafetiydi. Kaftan veya feracenin altına da giyilirdi. Darayi kumaştan (İran’dan ithal edilen kalın bir kumaş türü) dikilen zıbın, şehirde genellikle yeşil renkte, köylerde ise kırmızı renkte olurdu. Zıbının üstüne de vücuda tam oturan bir hırka, ceket veya yelek giyerler ve zarif görünmek için de beli iyice sıkacak şekilde parlak gümüş veya altın renginden taşlarla bezeli bir kemer sararlardı. Kaftan; iç kıyafetlerin üstüne giyilen astarsız, uzun kollu, bilek boyuna kadar uzanan, önü açık, darayi ve kemha (altın ve gümüş tellerle nakışlı esvaplık ipekli kumaş) gibi kumaşlardan yapılan ve göğüs kısmı altın telli şeritlerle, kordonlarla işli bir kıyafettir.
O dönemlerde moda kavramı olmamasına rağmen Osmanlı medeniyeti kadınları kendi zevk ve becerileri sayesinde, dini ve örfi sınırlara da uyarak asaletleri ve şıklıklarıyla “Osmanlı giyim kültürü” diye bir kavramı ortaya çıkartmışlardır.
Osmanlı baştan aşağı sanatmış😍
O sanat öldürüldü işte.Her güzel şeyi öldürdükleri gibi.
ya sanat gibi de, aslinda o sekilde giynmek de istemem sahsen, cok rahatsiz edici bir görüntü ve rahat giysilerde degil… yok annam ben almayayim
Yurt dışına çıkınca hintliyi pakistanlıyı afrikalıyı kendi kıyafeti ile modern dünyada yaşarken görünce biz neden kendi giyim giyim kültürürmüzü korumamışız diye çok üzülmüştüm.. keşke tek kaybettiğimiz kıyafet kültürümüz olsaydı artık noel bile kutlanıyor ülkemizde modernlik adına
güzel paylaşım olmuş tarihe ışık tutuyor