Geçmişte kız çocuklarımıza sıklıkla isim olarak verdiğimiz “Ülfet” kelimesinin ne anlama geldiğini merak eder misiniz? Gelin, Ünsiyet ve Muhâcir yazılarımızda sizinle paylaştığımız gerçek hayat hikayesinin kahramanı Osman Nuri Efendi’nin hayatından örneklendirerek Ülfet‘i birlikte anlamaya çalışalım.
Yıllar geçmiş, Osman Nuri Efendi’nin imamlık tayini Serez’den diğer Balkan ordugâhlarına çıkarılmıştı. Önce Bosna’ya sonra Yanya’ya göç etmişlerdi. Artık Yanya’da ikamet ediyorlardı. Oğlu Mehmet Refik de Rüştiyeye hazırlanıyordu o sıralarda.
Osman Nuri Efendi ve eşi Naile Hanım o sene hacca gitmeye niyet etmişlerdi. Hac paraları hazırdı. Daha bir seneye yakın vakit olmasına rağmen çarşıdan kumaşları almıştı Naile hanım. Hac için özel kıyafet dikecekti kendine de eşine de. Komşusu Ali Rıza Beylerle birlikte gideceklerdi. O vakitler sohbet ederken Ali Rıza Bey de söylemişti, Osman Nuri Bey’in heyecanı gözlerinden okunuyordu. “Her namazımda dua ediyorum Rabbime, Ali Rıza Bey. Bir görsem. Bir görsem… Efendim’e, Kabe’me bir varsam” diye. Onlar plan yaparken Allah’ın bir planı var ki işlemekteydi.
Bir sabah erken saatlerde kapı çaldı. Postacı bir mektup getirmişti. Mısır’a gelin ettikleri, evlatlıkları güzel kızlarından geliyordu mektup. Subay eşinin Osmanlı’nın Mısır cephelerinden birinde şehit olduğu yazıyordu. Müsaadelerini istiyor, iki oğluyla yanlarına hicret etmek üzere olduklarını haber veriyordu. Osman Nuri Efendi hemen aynı gün gönderdi cevabını “Bekliyoruz kızım. Hiç durmayın. Başımın üzerinde yeriniz var.” Ertesi hafta olmadan kızları elinde büyük oğlu İzzettin diğer küçük oğlu henüz kucağında bir kaç yaşında bebek iken vardı Yanya’ya.
Aradan birkaç ay geçmişti. Nasip bu ya, beklemedikleri bir anda kızlarına bir subay talip oldu. Kızları da razıydı. Lakin yine Mısır’a gelin gidecekti. Osman Nuri Bey güzel kızlarını gelin edecekti tekrar, lakin savaşlar hiddetini artırıyordu. “Oğlanları bırakmam, dedi. Bırak onlar burada bizimle yetişsinler, Mehmet Refik gibi Rüştiyeye göndeririz onları, asker olurlar. Mısır’da kaos içerisinde sen başa çıkamazsın.” İstemeye istemeye bıraktı oğlanlarını kadıncağız.
İşte tam bu sıralarda Ali Rıza Bey ve eşinin olduğu kafile hac yolculuğuna çıktılar. Osman Nuri Efendi’ler maalesef hacca gidemedi, hane kalabalıktı artık. Çocukların yolculuğa müsait olmadığını düşünmüşlerdi.
Aradan birkaç ay geçmemişti kafile geri döndü. Ali Rıza bey’lere mübarekeye gittikleri o ilk akşam Ali Rıza Bey “Müjde Osman Nuri Efendi Müjdeler olsun. Tavafta seni gördüm. Benden iki sıra önde yürüyordun. Seslendim sana, yaklaşmaya çalıştım, ama olmadı ulaşamadım sana.” dedi. Herkes susmuş Osman Nuri Efendi’ye bakıyordu. Osman Nuri Efendi’de ses yok, sadece gözlerinden akan sicim gibi yaşlar.
Hikayede geçen mübarek beldeler için duyulan heyecan istek, arzu, dilimizde “ülfet etmek” deyimiyle de ifade edilmektedir. Ülfet kelimesi, Aramice/Süryanice alaph veya alēph “alışma” sözcüğü ile eş kökenlidir ve “bağ, ittifak” anlamında kullanılmıştır. Ticaret yoluyla ya da islamiyet sonrası fetihler ile Arapça’ya da girmiş olan “ulfet” kelimesi “ahbaplık, dostluk, kaynaşma” anlamıyla yerleşmiş bir kelimedir. Dilimizde de “Alışma, kaynaşma, kalpten bağ kurma” anlamında günümüzde ülfet etmek deyimini kullanmaktayız.
Yorumlar