İnsanoğlu göçebe yaşamdan yerleşik düzene geçtiğinde, kaynakların kısıtlı olmasından dolayı, kendinde olmayan mal veya hizmeti bir başkasından sağlamak istemiş, bunun için de kendinde bulunan mallar ile olmayanları değiş tokuş yapmaya başlamıştır. Takas dediğimiz bu alışveriş birçok zorluğu da içinde barındırır. Karşı tarafın kendisindeki ürünü beğenmemesi, farklı bir ihtiyacının olması, kendisindeki ürün ile diğer ürün eş değer mi tartışmaları, çok ufak bir yiyecek için değerli bir eşyadan ödün vermek ya da ağır ve kaba bir ürünü taşımanın fiziksel zorlukları gibi…. Daha sonra iş bölümünün gelişmesi ve ticari malların çeşitliliğinin artması ile ortak bir değişim aracına ihtiyaç duyulmaya başlanmış; zamanla çeşitli madenler, hububat ürünleri, hayvan derisi, tuz, takı, zeytinyağı vs. gibi materyalleri değer aracı olarak kullanmak ticaretin büyüyüp yaygınlaşmasını sağlamıştır.
Günümüzden 100 yıl öncesine kadar pasifik okyanusunda Yak Adası’nda bulunan RAİ adı verilen dev taşlar, yörenin yaşayanları tarafından bir değer aracı olarak kabul görmüş ve alışverişlerde kullanılmış. Bir topluluğun herhangi bir metayı “değer olarak kabul etmesi” para işlevi görmesinin ilk ve en önemli şartıdır.
M.Ö. 7. yüzyılda bizim topraklarımızdaki yani Anadolu’daki bir uygarlık olan Lidyalıların kalıp üzerinde yumuşak madenlere (bakır, bronz, gümüş, altın) vurarak oluşturdukları madeni parayı icat etmesi ile dünyadaki en büyük itici güçlerin başlarında gelen para serüveni başlamış ve para medeniyetlerin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Darphane terimi de buradan doğmuştur. Lidyalılar o dönem para basmak için darp yöntemini kullanmıştır. Bu yöntemde; bir kalıba konan madeni pul, hareketli üst sistem içine yerleştiriliyor, kalıba da çekiçle vuruluyor, böylece para basılmış oluyordu. O dönem için zahmetli bir yol olsa da tüm dünyanın seyrini değiştiren Lidyalılar, isimlerini tarihe yazdırdılar.
Madeni paradan banknot sistemine geçiş 1300 yıl sürmüştür. Kağıt para ilk olarak M.S. 6. yüzyılda Çin’de kullanılmıştır. Kağıt paranın icat edilmesinin sebebi, madeni paranın ihtiyacı karşılamaması değildir. Senet olarak icat edilmiş, sonrasında da senetler banknot olarak paraya dönüşmüştür.
Dünyada bugün büyük finansal kuruluşlar ve para basma yetkisi olan bankalar ile ekonomik sistemin göbeğinde Yahudi aileleri görmemiz; Amerika Merkez Bankası (The Federal Reserv System) FED’in devlete ait değil bir takım özel şirketlere ait olması ve sınırsızca dolar basması; son bir asırdır dünyayı Amerika ve İsrail’in yönetmesi en basit şekliyle parayı kontrol eden ile dünyayı kontrol edenin aynı kaynak olduğunun açık göstergesidir.
IMF, Dünya Bankası, dünya çapında çalışan kredi derecelendirme kuruluşları (Moody’s, Standard & Poor’s ve Fitch Ratings) vasıtası ile ülkelerin borçlandırılıp göbeklerinin bağlanması, verilen krediler karşılığında iç işlerine müdahale edilip istenilen yasaların dayatılması gibi yakın tarihimizde bizimde şahit olduğumuz uygulamalar olmuştur.
Blokzincir ve Kripto Paralar
M.Ö. 7. yüzyıldan bu yana yaklaşık 3000 yıldır ilk kez insanoğlunun somut finansal enstrümanları soyut ve dijital bir araca evrilmektedir. Esasında kredi kartları ve mobil ödeme araçları ile dijitalleşmeyi son 70-80 yıldır yaşıyoruz ama sonuçta istediğimiz zaman hesabımızda karşılığı olan somut banknotu alıp cebimize koyabiliyoruz. Nakitsiz topluma gidiş olarak adlandırılan bu dijitalleşme, sanal paraların çıkışı ile daha da ivme kazanacağa benziyor.
2008 küresel krizinde bankacılık ve finans sektörünü düzenleyen “merkezi” kurumlara büyük bir güvensizlik ortaya çıkmıştır. Çok ilginç bir tesadüf mü yoksa özellikle seçilen bir zaman mı olduğu bilinmemekle beraber bu küresel krizde çok büyük ve çok güvenilen bazı bankaların batmasından sadece birkaç ay sonra gerçek kimliği bilinmeyen, “Satoshi Nakamoto” takma isimli bir kişi veya grup Bitcoin: Eşten Eşe Elektronik Nakit Ödeme Sistemi (peer-to-peer electronic cash system) adıyla bir makale yayınladı. Blokzincir, ilk olarak bu makalede Bitcoin’in tanımına uygun çalışması için gerekli olan bir teknoloji olarak karşımıza çıkmıştı.
Özetle bu sistemin özelliği, kişiler arası ödemelerde aracıyı ortadan kaldırması ve işlem kayıtlarını binlerce bilgisayarın onaylaması ile değiştirilemeyecek şekilde muhafaza etmesidir. Bitcoinin çıkışı ile; kuralları baştan yazılmış, herhangi bir merkeze bağlı olmayan, sınırlı sayıda ve enflasyona karşı dirençli, dağıtık veritabanlı para fikri insanları çok heyecanlandırdı. Ne var ki şahsi fikrim dünya halklarının kimsenin güdümünde olmayan merkezsiz bir rezerv para ile ticaret yapma fikri bir ütopyadan öteye gidemeyecektir. BTC’nin çıkış şekli bile birçok soru işaretini barındırırken tesadüflere inanmak bu dünya düzeninde hayalcilik olur. Ancak İran ve Venezuela’nın Amerikan yaptırımlarına karşı kripto paralara sarılması, bu sayede ambargoyu delebilmeleri ve Amerika’nın buna müdahale edememesi de özgürlük adına bir umut gibi görünüyor. Zamanla buradaki sis bulutu dağıldığında gerçeği hep beraber göreceğiz.
Blokzincir teknolojisi denildiğinde akla onun ilk uygulaması olan dijital paralardan Bitcoin gelir. Ancak Blokzincir kripto paralardan ibaret değildir. Blokzincir internetten sonra finans, sağlık, sanayi, lojistik, kamusal düzen gibi pek çok sektörü baştan aşağı değiştirmeye namzet yeni bir teknolojidir. Bir sonraki yazımda bu teknolojiyi ve kripto paraları derinlemesine incelemeye çalışacağım, sağlıcakla kalın…
Yorumlar