Güncel

Sefer

1

Dünya hayatının ziynetleri, ahiret hayatının kazanımları olması için insana verilmiştir. Allah Teala eşyayı insana hizmet için yaratmış; insana da kendisine lazım olan eşyayı üretebilme yeteneğini vermiştir. Günümüze geldiğimizde ise eşyanın insana hizmet etmesi gerekirken insan eşyaya hizmet eder duruma düşmüştür.

Reklamlarla, pazarlama taktikleriyle aslında hiç ihtiyaç olmayan bir şeyi; ‘çok ihtiyacınız olduğunu’ telkin edip satıyorlar. Bu durumda ihtiyaç/zaruret ile lüks veya gereksiz olanı ayırt etmekte zorlanmak, günümüz hastalıklarının başlıca sebeplerinden biri ve ekosistemin düzenini bozan bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bir nevi ihtiyaçsız yaşamak için zengin olma arzusu ve fakirliği kerih/çirkin görmek hastalığı meydana geliyor. Bu hastalık “helal de ver Allah’ım haram da ver Allah’ım, senin kulun yer Allah’ım” zihniyetinde insanlar üretiyor. Ayağını yorganına göre uzatmak istemeyen insanın yorganın ucuna sürekli faizle borçlanarak yama yaptığı dönemlerdeyiz.

Eskilerin “tencerede pişirip kapağında yemek” diye bir tabiri vardır. Bulaşık makinesi çıkmadan önce biz elimizde yıkayacağız diye bu kadar çok bulaşık çıkarmıyorduk mesela. Erkeklerde daha az kazanıyor ve daha çok yoruluyordu. Bu sebepten onlarda bile farklı bir şuur vardı. Zaten su çeşmeden akmıyordu ki bir de onları taşımak için çaba gerekiyordu. Eskiler ne kadar da ilkelmiş değil mi? Keşke ilkel kalsaydık diyesi geliyor insanın.

Teknoloji ve çağımız araçları ihtiyaç mı yoksa insanın keyif sürmesi için yeni oyuncakları mı, bunu çoğu kez başta kendi ailem olmak üzere insanlarla tartışıyorum. Mesela insan bıçağı üretmiş; bunu zulme de kullanabilir, ihtiyacı için gerekli gıda maddelerini kesmede de. Eşyanın üretilme amacına yani hayır mı şer mi üzere kullanıldığına bakarak gerekliliğini anlayabiliriz.
Geçmişte at, katır ve eşekle yapılan seferler, günümüzde otobüslerle, uçaklarla, özel araçlarla sağlanıyor. Bir yerden bir yere yapılan uzun ve meşakkatli yolculukların yerini hızlı araçların alması güzel bir gelişme. Lakin sefer edeceğiz diye %89,5’i Müslüman bir ülkede, sabah namazı vaktini kendi mola saatine uydurmayan otobüs firmaları sorunlara yol açıyor. Bir yolculuğum esnasında muavine sabah namazında durup duramayacaklarını sormuştum. Muavin gidip şoföre sordu, duramayacağımıza kanaat getirmişler. Peki dedim ama sinirlendim uyku tutmadı, ki uyursam namazı kaçırırım diye bekleyip otobüste kılmıştım.

Geçtiğimiz günlerde Diyanet’ten ilgili bakanlıklara, halkın istekleri doğrultusunda şehirlerarası otobüs seyahatlerinde namaz saatlerine riayet edilmesi gerektiğine dair bir yazı gönderildi. Bu haber ortak sorunumuz olduğu için bizi çok sevindirdi. Kuran-ı Kerim’de savaşta bile namazın nasıl kılınacağına dair tatbikî anlatım mevcuttur. Biz belki keyfi olarak tatile giderken seferdeyiz diye namazımızı neden kaçıralım ya da koltukta kılmak durumunda kalalım?

Yakın zamanlarda şehirlerarası yolculuklarda iki büyük kaza oldu. Maalesef bu kazalarda bir çok vatandaşımız vefat etti. İkisini de, hatta geçmişte yapılan kaza saatlerini de inceleyin bakın çoğunun imsak vakitlerinden sonra, yani sabah namazı vakitlerinde yapılan kazalar olduğunu fark edersiniz. Bilimsel açıklamasını bilemem ama kendimden bildiğim kadarıyla o saatler uykunun insana en tatlı geldiği, yoğun bir sersemlik halinin insan üzerine çöktüğü zamanlardır. Kanaatim odur ki bu saatlerde alınan bir abdest ile havanın serinliği birleştiğinde, uyku halinin insandan gitmesiyle kazanılan dinçlik ya da kişi namaz kılmıyorsa bile kılanlar için verdiği moladaki on dakikalık dinlenme vakti kazaların önlenmesine imkan tanıyabilir. Elbette eceli gelene yapacak bir şeyimiz yok ama hiç olmazsa kendi hatamız sebebiyle başka insanların hayatına kastetmemiş, ecellerinin sebebi biz olmamış oluruz.

Hayat içerisinde bize cebir yoluyla dayatılan şeylere karşı mukavemetli olmak zorundayız. Bu hususta Diyanet’in yaptığı iş takdir edilmeye layıktır. Umarız din ve vicdan hürriyeti nutukları atanların iş Müslümanların hukukuna geldiğinde bu hukuku hiçe saydığı devirler hiç açılmamak üzere kapanır.

fatma yıldız
Sayılmayız parmağ ile Tükenmeyiz kırmağ ile Taşramızdan sormağ ile Kimse bilmez ahvalimiz. Erenlerin çoktur yolu, Cümlesine dedik beli; Gören bizi sanır deli, Usludan yeğdir delimiz Tevhid eden deli olmaz Allah deyen mahrum kalmaz Her seher açılır solmaz Bahara erer gülümüz.

    Önce Canan Sonra Can

    Önceki içerik

    1 Yorum

    1. “insanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar kullanılmak için. Dünyadaki kaosun sebebi, eşyaların sevilmesi, insanların kullanılmasıdır.” Yazınızı okurken, Cemil Meriç’in sözü geldi aklıma.

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir