Yasin Suresi Bize Ne Anlatıyor? ( 5-6. Ayetler)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ
Bismillahirrahmanirrahim

5. Bu kitap, Azîz ve Rahîm olan Allah’ın (c.c) katından indirilmiştir.

Bu kitap, O Azîz ve Rahîm olanın; bütün güç ve kuvvet, galibiyet ve zafer kendisinin olan ve kudretini tanıyan müminlere vereceği nimet ve rahmetinin sonu olmayan yüce Allah’ın (c.c) kullarına indirdiği bir ikramdır. Bu âyet-i kerimede Yüce Allah’ın (c.c) esmaü’l- hüsnasından ikisi geçmektedir. Birisi Allah’ın ( c.c) Azîz diğeri ise Allah’ın (c.c) Rahîm ismidir. Âyet-i kerimede Yüce Allah (c.c), Kur’an-ı Kerim’in indirilişini Azîz ism-i şerifi ile ilişkilendiriyor. Bu sebeple Kur’an’da Allah’ın (c.c) Azîz isminin tecellileri görülmektedir. Azîz demek izzet sahibi demektir. İzzet sahibi demek; saygı duyulan bir gücün, kudretin sahibi demektir ve Allah’ın (c.c) Yunus Suresi 65. Ayette bildirildiği üzere; “Muhakkak ki izzet , bütünüyle Allah’ın (c.c) dır.“ Peki bu güç ve kudret Kur’an da nasıl tecelli etmiştir?

Kur’an, Mekke’de sade bir yaşam süren Peygamberimizin (s.a.s) kalbine indi ve O’nu da azîz kıldı. Öyle bir kitap ki, onu kalbinde taşıyan Peygamber’in (s.a.s) karşısına baş edilmesi zor engeller çıkmasına, tehlikeli saldırılara maruz kalmasına rağmen tüm tehlikeleri bertaraf ederek hiçbir bozulmaya uğramadan günümüze kadar gelmiştir. Yine Kur’an’da bildirildiği şekliyle kıyamete kadar bozulmayacaktır.

“Asılsız bir şey ona ( Kur’an-ı Kerim) ne önünden ne arkasından yaklaşabilir. O, hikmet sahibi, övgüye layık olan Allah katından indirilmiştir.” (Fusillet, 41/42)

6. Ataları uyarılmamış, bundan dolayı da gaflet içinde olan bir milleti uyarasın diye…

Âyet-i kerimedeki “Ataları uyarılmamış” ifadesini anlayabilmek için sizlere İslam tarihine dair bazı bilgiler paylaşmanın uygun olacağı kanaatindeyim.

Yüce Allah (c.c), Hz. İbrahim’e (a.s) farklı hanımlardan (Hz. Hacer ve Hz. Sare) iki erkek evlat bağışlamıştı. Bu evlatlardan biri Hz. İsmail (a.s) diğeri ise Hz.  İshak ‘dır (a.s). Hz. İbrahim (a.s) Allah’tan (c.c) gelen emir üzere evlatlarından Hz. İsmail’i (a.s) Mekke’ye, Hz. İshak’ı (a.s ) Kudüs’e anneleri ile birlikte yerleştirmiştir. Kudüs’te Hz. İshak’ın (a.s) soyundan günümüzdeki Yahudi toplumu meydana gelmiştir. Hz. İsmail’in (a.s) soyundan ise Mekke’de Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) de soyunun dayandığı Arap kabileleri oluşmuştur. Hz. İshak’ın (a.s) soyundan, Yahudi toplumuna sayısını bilemediğimiz peygamberler gelmiş olmak ile birlikte (Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Zekeriyya, Hz. İsa gibi.) Hz. İsmail’in (a.s.) soyundan oluşan Arap toplumuna ise Peygamber Efendimize kadar doğrudan doğruya hiçbir uyarıcı gelmemiştir. Bu süre yaklaşık 2500 yıllık bir zaman dilimini kapsamaktadır.

Bu sebeple Arap toplumu büsbütün gaflet ve dini bilgiden yoksun bir hal içindedir. Burada sizlerle gaflet kelimesi üzerine biraz düşünelim istiyorum. Gaflet; bazı alimlerin ifadelerine göre, kalbin uyuması demektir. Kalp uyuyor ise dilin hareket etmesine Allah (c.c) itibar etmez, kalp uyanıksa dilin durması insanın imanına zarar vermez. Kalbin uyanık olması, insanın Allah’ın (c.c) kendisini koruyup muhafaza ettiğini, gözettiğini ve dünya üzerinde yaşam sürülebilmesi için ihtiyaç olan her şeyi sunduğunu görüp düşünebilmesi anlamındadır.

Tabi bu açıklamalar bizi Hz. Muhammed’in (s.a.s ) sadece Arap toplumuna gönderilen bir Peygamber olduğu anlayışına da yöneltmesin. Çünkü Yüce Allah (c.c) Kur’an da “Ey kitap ehli (Yahudi ve Hristiyanlar), “Peygamberlerin arasının kesildiği bir dönemde bize ne bir müjdeci, ne de bir uyarıcı gelmedi ” demeyesiniz diye, işte size açıkça anlatan peygamberimiz gelmiştir. İşte böylece size müjdeci de uyarıcı da gelmiştir.’’ (Maide, 5/19) buyurmuştur. Ayrıca “Biz seni bütün insanlara bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik” (Sebe’, 34/28) âyeti ile de Allah (c.c) Hz. Peygamberin (s.a.s) tüm insanlığa gönderilmiş bir Peygamber olduğunu bizlere bildiriyor.

Değerli okurlarımız Yâsin Sûresi’nin 7-12. âyetleri ile iki hafta sonra yeniden sizler ile buluşacağız.

Allah’a (c.c.) emanet olunuz.