Âb-ı Hayat

Asâ

1

Hem dahi Mûsa elindeki asâ
Oldu O’nun (s.a.s.) hürmetine ejdehâ
(Üstelik Musa’nın elindeki asa da sırf
O’nun (s.a.s.) hürmetine yılana dönüşüvermişti.)

Hz. Musa’nın adını anmamızla beraber eminiz ki hepimizin aklına pek çok mucizevi olay ve olağanüstü haller gelir. “Mucizeli”, “asâlı” gibi lakaplarla da bilinen, kendisine dört büyük kitaptan “Tevrat”ın indirildiği Hz. Musa, Allah Teâlâ’nın ona verdiği özel bir donanımla, çağının derinlerine kök salmış ve küfür hastalığı ile mücadele etmiş; Firavun ve avanesini başarılı bir savaş stratejisiyle yenilgiye uğratmıştır. Doğumu, annesinin onu Allah’ın emri ile bir sandık üzerinde nehre bırakması, Firavun’un sarayına girişi, sarayda hizmetli olan annesinin kucağına annesi olduğu bilinmeden süt emmesi için verilişi, küçüklüğünde dilinin nasıl peltekleştiği, sarayda bulunan ve acı bir şekilde şehit edilen iki sultan annemiz Mâşıta Hatun ve Asiye vâlidemizi hatırlayalım. Kardeşi Harun’u, amcası ya da amcasının oğlu olan Kârun’un ibretli hikayesini, Hızır ile olan hikmet dolu yolculuğunu, Şuayb Peygamber’in kızı Safura ile evliliği, Mısır’dan çıkışı ve Kızıldeniz’in ortadan ikiye yarılması hadiselerini anımsayalım. Her biri birbirinden ilginç, hikmet ve hakikatlerle dolu hadiselerin yaşandığı Hz. Musa kıssaları ve bu kıssaların içindeki gerçek kahramanların onunla beraber yaşadıkları; bizlere de çıktığımız bu dünya yolculuğundaki tecrübelerimizde bazı ipuçları vermektedir.

Onun mucizelerinin Resûlullah Efendimiz’in (s.a.s.) ümmeti olan bizler için de devam ettiğini söyleyebilir miyiz acaba? Evet, Hz. Musa’nın miraç hadisesinde bizlere hediye edilen namaz mevzusundaki katkısından bahsediyoruz. Sevgili Efendimiz (s.a.s.) Allah Teâlâ’nın huzurundan elli vakit namaz hediyesi ile ayrılınca, Hz. Musa, Resûlullah Efendimiz’e (s.a.s.):

“-Ben, senden önce İsrâiloğulları’nda tecrübe ettim. Elli vakte senin ümmetin de güç yetiremez.” demiştir. Ve Resûlullah Efendimiz (s.a.s.) bir kaç kez Allah Teâlâ’nın huzuruna çıkarak ümmetine namazın hafifletilmesi talebinde bulunmuştur. Böylelikle farz olan namaz vakitleri beş vakte kadar indirilmiştir. İki peygamberin diyaloğuna dikkat edelim. Efendimiz (s.a.s.), kâinatın efendisi ve diğer peygamberlerin en üstünü olmasına rağmen Hz. Musa’nın tavsiyesini önemsemiş ve bu sahneyle bize öncekilerin tecrübelerinden istifade etmek gerektiği dersini vermiştir. Hz. Musa’nın bu konudaki tavsiyesi, Allah Teâlâ ve Resûlullah Efendimiz’in (s.a.s.) de miraçta bir kaç kez daha yakînen görüşmelerine vesile olmuştur.

Süleyman Çelebi bu beytinde bize Hz. Musa’nın asâ mucizesinden bahsetmektedir. Hz. Musa asâsı ile pek çok mucize yaşamıştır. Ancak en büyüğü asânın bir yılana dönüşmesidir. Kur’an-ı Kerim’de bu hadise şöyle geçmektedir:

“Nedir o sağ elindeki, ey Mûsâ? Dedi ki: “O benim asâmdır. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim, ona başkaca ihtiyaçlarım da var.” Allah buyurdu: “Onu yere at ey Mûsâ!” Hemen attı. Bir de ne görsün, o akıp giden bir yılan oluvermiş! Allah, “Tut onu ve korkma, biz onu hemen eski haline döndüreceğiz ” buyurdu.” (Tâhâ, 20/17-21) 

Allah Dostlarından Ebu’l-Hasan eş-Şâzelî gördüğü bir rüyasını şöyle nakleder:

“Resûlullah Efendimiz (s.a.s.) bir tahtın üzerine oturmuş, diğer bütün peygamberler de etrafına dizilmişlerdi. Onların etrafında da salih âlimlerden kimseler vardı. Ben de onları dinliyordum. Bir ara Hz. Musa, Hz. Peygamber’e (s.a.s.) şöyle bir soru sordu:

“-Ey Allah’ın Resûlu! “Ümmetimin âlimleri, Benî İsrâil peygamberleri gibidir!” buyurmuştunuz. Şimdi bana onlardan birini gösterir misiniz?” Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz (s.a.s.):

“-İşte bu!” diyerek İmam Gazâlî’yi gösterdi. Hz. Musa İmam Gazâlî’ye bir soru sordu. Gazâlî soruya on tane cevap verdi. Hz. Musa sorunun bir tane ama cevabın on tane olmasına itiraz etti. O zaman İmam Gazâlî:

“-Bu itiraz sizin için de geçerlidir. Çünkü Allah Teâlâ da size : “Ey Musa! O sağ elindeki nedir?” diye sormuştu. Bu sorunun cevabının sadece “O benim asâmdır!” olması gerekirken, Siz de bir çok sıfatlar daha saydınız!”, dedi.  Ebu’l-Hasan eş-Şâzelî devamla der ki:

“Ben bu sırada Hz. Muhammed’in (s.a.s.) kadrinin büyüklüğünü, O’nun tahtı üzerinde, diğer peygamberlerin de yerde oturmalarını düşünürken birisi ayağı ile bana öyle bir vurdu ki, derhal kendime geldim. Meğer Mescid-i Aksa’nın kandillerini yakmakta  olan görevli imiş. Bana:

“-Hayret etme! Her şey Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.s.) nurundan yaratıldı.” dedi. Bunu duyunca düşüp bayıldım. Ancak cemaat namazı kıldıktan sonra ayılabildim. Hemen görevliyi aradım fakat bugüne kadar bulamadım.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, c. 2, syf, 76, Erkam yay., İstanbul, 2010)

Süleyman Çelebi de burada bizim gönlümüzde bir kandil yakarak Hz. Musa’nın yaşadığı tüm mucizelerin Efendimiz’in (s.a.s.) nurundan yaratıldığı mesajını vermektedir.

Rabbimiz bize gördüğümüz her şeyde Efendimiz’in (s.a.s.) nurunu idrak edebilme basiretini versin. Bizi parçası olduğumuz o bütüne rızasına uygun olarak kavuştursun. Âmin.

Hz. Zeyd: Başkumandan

Önceki içerik

Nineden Mektup Var

Sonraki içerik

1 Yorum

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir