Türk Hat sanatının güzide hattatlarından biri olan Ahmed Kamil Akdik’e ait bu portre, hattat ve ressam olan oğlu Şeref Akdik tarafından çizilmiş. Bu vakûr koca çınarın yazıyla geçen ömrüne yakından tanık olmak isterseniz, gelin kendisiyle tanış olalım.
Kamil Akdik Efendi, 29 Kasım 1861 yılında İstanbul Fındıklı’da dünyaya gelir. İlk tahsilini Zeyrek Saliha Sultan Mektebi’nde yapar. Yazı hocası Süleyman Efendi’nin kendisindeki iştiyak ve kabiliyeti görmesiyle hüsn-i hat yolculuğu başlar. Yazıyı Süleyman Efendi’den meşk ederek icazetini alır. Fatih Rüştiyesi’ne devam eden Kamil Efendi, buradan mezun olduktan sonra dahiliye muhasebesine memur olur. Daha sonra dört sene hattat Sami Efendi’nin tedrisatından geçerek sülüs ve nesih yazıyı meşk eder. Hilye-i şerif yazarak Şevki Efendi’nin de onayıyla Sami Efendi’den icazetini alır.
Kamil Akdik çeşitli vazifeler yaptıktan sonra Divân-ı Hümâyun Mühimme Kalemi’ne tayin edilir. Burada Sami Efendi’den divani-celi divani yazılarını ve tuğra çekmeyi öğrenir. Hocası Sami Efendi’nin emekliye ayrılmasıyla onun yerine tayin olunur. Nişân-ı Hümâyun Kalemi mümeyyizliği ve hutût-ı mütenevvia hocalığına getirilir. Medresetü’l-hattâtîn‘de sülüs ve nesih yazı dersleri ile Galatasaray Sultanîsi rik’a yazı hocalığı vazifeleri kendisine tevdi kılınır.
Nice güzellikleri ömrüne sığdırmış Hacı Kamil Akdik’in kaleminden çıkan aşağıdaki levhayı seyrinize sunarız. Celi sülüs hatla yazılmış olan yazı deryasındaki bu enfes istif bakalım bize neler söylüyor:
Yusuf suresi 64. ayet-i kerimenin yazılı olduğu levha ayetin meali ile birlikte düşünülünce adeta kalpleri Yaradanına sığınmaya davet ediyor.
“En iyi koruyucu Allah’tır. O, acıyanların en merhametlisidir.”
Kamil Akdik, Mısır Prensi Mehmed Ali Tevfik Paşa’nın daveti üzerine iki defa Mısır’a gider. İslam sanatları müzesi şeklinde yaptırılan Kasrü’l-Mentel Sarayı’ndaki mescidin yazılarını yazar. Bununla birlikte orada kurulmuş olan hat müzesinin yazılarını, İbnülemin Mahmud Kemal ile tetkik ve tasnif ederler. Çok sayıda eserler bırakarak yurda dönerler.
Kamil Efendi, aşk ile bir ömür sürdüğü hayatındaki nice güzelliklerle medeniyetimizde iz bırakmıştır. Bunlardan hilye-i şerifler, levhalar, kıt’alar, bir Kur’an-ı Kerim ve çok defa başlanılmış fakat tamamlanamamış Kur’an yazıları da mevcuttur. Bu durumu İbnülemin Mahmud Kemal Son Hattatlar kitabında, Kamil Akdik’in kendisinden tercüme-i hâlinde şöyle aktarır:
“Eğer derd-i maişet olmayıp da yalnız hattatlıkla idare-i taayyüş mümkün olsaydı ber-vech-i maruz kırk sene zarfında yüzlerce Mushaf-ı şerif ve sair âsâr-ı nâdire vücuda getirileceği bedihî idi.
Hüsn-i hat öyle meraklı bir şeydir ki bir âdem, kalbini tarif edemediği gibi bu merakı da tarif edemez. Bu işte birinci vazife eslafın âsârını tedkîk ve taklid eylemektir.
Bu fakir-i âciz de şimdiye kadar aldığım maaşın nısfına karîb bir meblağı bu uğurda sarf ile gece ve gündüz cenk ederek elli beş yaşında olduğum halde ancak nısfını tahsil edebildim. Binaenaleyh bir hattat çalışmakla beraber yüz sene olmadıkça ikmaline muvaffak olamayacak. Hemen Cenab-ı Hak, cümle ihvan-ı müslimîni tûl-i ömür ile muammer eylesin âmin. Kâmil.”
Hacı Kamil Akdik kaleminden, sülüs hatla yazılmış beyti gönül hanelerinize bırakıyoruz:
Aşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak
Bir gün kendisine “Yaşlılık döneminde hiç dinlendiniz mi?” diye bir sual yöneltilir. Uğur Derman cevabını şöyle nakleder:
“Evladım, bunu bana bizim hanım da söylerdi. Elimden gelse uykumda da yazacağım. Bu yazının âşıkıyım. Azrail, Allah’ın bende olan emanetini almaya geldiği zaman, elimde şu kamış kalemi bulsa, bütün bir fani ömrün veremediği manevi ve ilahi zevki tadarım.” diyerek aşkla geçirilen bir ömürde yazıya olan bağlılığını ve hürmetini de bizlere okutuyor.
Kamil Efendi’ye dönemin padişahının iradesiyle 1915 senesinde hat sanatındaki kıdemi ve azametinden dolayı “reîsü’l-hattâtîn” (hattatların reisi) unvanı verilir.
Vefatına yakın kendisinin şöyle söylediği nakledilir:
“Öleceğime gam yemiyorum lâkin şu yazıyı öğrenemeden gidiyorum.”
Hattat Kamil Akdik aslında bu sözü ile hat sanatının derinliğindeki had bilme, sabır ve gayret dersini de nesillere miras bırakmış oluyor. Bir yandan da kendini oldum sananlara, yazdım diyenlere güzel bir hayat dersi veriyor.
23 Temmuz 1941’de vefat eden, Eyüp Gümüşsuyu kabristanında medfun olan Hacı Kamil Akdik Efendi’yi rahmet ve minnetle yad ediyoruz.
🌷
Yazmak fiilinin Aşka dönüştüğü aşkın da vücut bulduğu bir hayat ve yazı. Teşekkür ederim. 🌻😊