Sosyal

Azıcık Aşım Kaygısız Başım

5

Sabah 09:00.

Uyanınca pazara gitmem gerekti. Ben dönene kadar çoluk çocuk kapıya dökülmüş. Arabadan poşetleri indirirken bir baktım çocukların elinde közlenmiş mısır. Havada bir odun ateşi kokusu. Sanki gün dönmüş de ben geç kalmışım. İşi olan kervanını çoktan yola düzmüş. Kapının ağzından içeri poşetleri bırakır bırakmaz elime dört çocuğu kapmamla mısırın izini sürmeye koyuldum. Bu hem ben ve çocuklar için bir eğlence hem de evdekiler için işleri rahatça hazırlama, tamam etme fırsatı.

Burada bahçeler ara kapılarla ya da kapısız bir şekilde birbirine bağlı. Sınırlar sembolik. Herkes birbirinin bahçesinden selam verip çantasını sepetini doldurup gidebiliyor. Kapınıza bırakılmış bir poşet salatalık, kabak, domates bulmanız şaşırılası bir durum hiç değil; aksine beklenen, umulan bir şey.

Çocukları önüme katıp eski evin önünden dolandım fırının kapısına vardım. Tenzile yenge kardeşi ile fırına mısır atıyormuş meğerse. Az da olsa topraktan bitene bir şükür ifadesi olarak ekinin gereğini yapıyor bu insanlar. Bir leğen mısır için fırını yakıp başını bekliyorlar.

Fırın çingen tuğlasıyla çamurdan örülü. Önceki senenin budanan ağaçları bu sene fırında yakılıyor. İçerde tamamen köz olan odun kürekle çekilip boşaltılınca fırın süpürülüyor, ardından mısır fırına atılıyor. Sonrasında fırının ağzı kapakla kapanıp çamurla sıvanıyor. Bunlar bir ustalık işi. Bu işi büyüklerinden, rahmetli annelerinden göre göre işlenerek ve emekle bilenerek öğrenmişler. Her hallerinden belli, zorlanmıyorlar. Biz neden bu işi yapıyoruz, hazır alalım demiyorlar. Fırından çıkan mısır dövülüp güdünesinden/koçanından ayrılacak. Ardından değirmenciye götürülüp taş “değmende” öğütülüp un yapılacak.

Kimse toprağa kızmıyor daha çok mahsül vermediği için. Azıcık aşım kaygısız başım diyorlar. Aza kanaat bereketlendiriyor aşı. Nimete olan nazarda bir kemlik olmadığı için şifa niyetine denilip yeniliyor, ikram ediliyor; eh oluyor da niyetlendikleri gibi. Diyor ya Tenzile yenge bunun tadının başka yerde bulamazsın, doğru diyor. Arasam da bulamam. İnsanın içi neyse dışına da o taşıyor.

Tuğba Tan
Tuğba Tan M.Ü İlahiyat Fakültesi mezunu, öğretmen. İlgi alanları: Türk İslam Edebiyatı, tasavvuf tarihi, dini musiki, köy hayatı ve komşuluk ilişkileri.

Giysilerin En Güzeli “İhram”

Önceki içerik

Önce Canan Sonra Can

Sonraki içerik

5 Yorum

  1. mustafa kutlu hikayesi mi okuyoruz sn komşu teyze? mısırın kokusu burnumuza geldi…

  2. Nedense o mısır kokusu buralara kadar geldi birden 🙂

  3. insanın köye yerleşip kendi yiyeceğini kendi üretesi geliyor

  4. Biraz eksikleriyle de olsa, çocukluğumun göbürlü(=tozlu) sokaklarında , yamalı don ve yalın ayak seğirttiğim günleri çağrıştırdı. Türüm türüm kokan, tandırdan yeni çıkmış,( merhume) anam’ın sevgi ve emeğiyle yapılmış ,arasına yavşan kokulu tereyağı konulmuş ekmekler aklıma geldi.
    Bağ buştalarından topladığımız cingilleri,
    avardan yeni kopardığımız domates ve kılbiberleri hatırladım. Teşekkür ‘le beraber böyle yazıların devamını beklerim.
    Buşta: omcaların ekili olduğu derin ırmak.
    Cingil: Üzüm salkımının ufaklari

    1. avar=sebze ektiğimiz ufak kanalcıklar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir