Günümüz psikolojisinde değer görmeyen, aşağılanan, çevresi ve ailesi tarafından eğlence unsuru haline getirilip alay edilen bir çocuğun büyüdüğünde, toplumda değer görmek adına kendi duygu ve düşüncelerinden hatta izzetinden feragat ettiği gözlemlenmiştir. Bu tür bir muameleye maruz kalan insan, fikirlerini ifade edememesinin yanı sıra toplumda kabul görmek için maddi ve manevi istismara açık bir hale gelmiştir.
Ancak insana Allah tarafından aziz olarak yaratılan bir kul gözüyle bakabilir, layık olduğu şekilde saygı çerçevesinde muamele edebilirsek, yetişen çocukların ve hali hazırda yetişmiş bireylerin, mahlukatı aziz kabul edip buna göre muamele edeceği bir dünya içinde yaşayabilmeleri mümkün olacaktır.
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Galata Mevlevihane’sinde meftun olan Şeyh Galip’in bu muhteşem dizeleri ile insana verilen kıymeti anlatmak mümkün olur sanırım. İnsan âlemin göz bebeği şeklinde nitelenmiş, yine âlemin kendisinde dürüldüğü varlık olarak ifade edilmiştir. Varlık olarak insanın bu ayrıcalıklı konumu Allah katında aziz kabul edilmesiyle ilişkilidir.
O zaman birlikte el-Aziz ismi nedir, mü’min nasıl Aziz isminden nasipdar olur, aziz olunur mu sorularına cevap aramaya koyulalım.
Aziz kelimesi için sözlükte; kadri yüce, şerefli, kuvvetli, zor ve güç, az ve nadir, kerim ve cömert olmak, galip ve üstün gelmek gibi anlamlar verilmektedir. Allah’ın (c.c.) sıfatı olarak el-Aziz (c.c.) ise üstün, güçlü, kuvvetli, galip, aciz olmayan ve şerefli demektir. Bir başka açıklamada Azîz ismi bağlamında Allah’ın her şeyden şerefli ve üstün olduğu, izzetin asıl kaynağı olarak her söz ve hükmü icra edilenin Allah Teâlâ olduğu anlamı verilmiştir.
Allah Teâlâ İsrâ Sûresi 70. ayet-i kerimesinde “Andolsun biz Âdemoğlu’na şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık.” buyuruyor.
Varlık olarak insan kendisine bu suretin verilmesiyle bile şeref ve üstünlük sahibi sayılmıştır. İman ile şereflendikten sonra Allah katında değeri nedir, bu konuda inceden inceye düşünmek gerekiyor.
İzzetin sahibi Allah, Kur’an-ı Kerim’i kullarına lütfederek izzetin nasıl anlaşılması gerektiğine dair bizlere yollar göstermiş, kuşu ölen çocuğa başsağlığına giden, gölgesinde oturduğu ağaca teşekkür edip dua eden, mübarek nalınlarına, su kabına isim veren Efendimiz’de (s.a.s.), başta insan olmak üzere tüm mahlukata el-Aziz (c.c.) ismi şerifinin tecelligâhı olmanın nasıl bir muameleyi hak ettiğini yaşantısıyla göstermiş, ümmetine örnek olmuştur.
Kur’an-ı Kerim’de en güzel örnek olarak işaret edilen Efendimiz’e (s.a.s.) yaşantılarımızı ve ilgilerimizi, olaylar karşısındaki tutum ve davranışlarımızı yakınlaştırdıkça insan olmanın en şerefli haline, murad edilen üzere, göründüğümüz gibi insan olabilme mertebesine yakınlaşmış oluruz.
Bir başka şekilde ifade edersek, insanın aziz olması ancak el-Azîz olan Allah Teâlâ’yı ve kendine “Aziz” olarak hitap edilen tek zat, eşref-i mahlukat, rahmeten-li’l-âlemin olan Resul’ünü (s.a.s.) tanımakla mümkün olur.
İnsanın Aziz oluşunun, bu şerefin nereden geldiğinin muhteşem bir dille anlatıldığı esmaya işaret eden dizeleri bir kez daha sizlere sunuyorum.
Merteben, ayn-ı müsemmâdadır esmâ sanma
Merciin, Hâlik-i eşyâdadır eşyâ sanma
Gördüğün emr-i muhakkakları rü’yâ sanma
Başkasın, kendini sûretle heyûla sanma
Keşf ile sâbit olan mâ’niyi dâ’vâ sanma
Hakkına söylenen evsâfı müdârâ sanma
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
İnsanlığı nardan nura, cehilden ilme, dalaletten hidayete, zilletten izzete sevkeden, ekmel-i mahlukat ve en güzel mürebbi olan Efendimiz’e (s.a.s.) sayısız salât ü selam olsun.
Selam ve dua ile.
Yorumlar