Âb-ı Hayat

Bir Osmanlı Güzelliği: Surre Alayları

1

Osmanlı padişahları, 16.yy’ın ortalarından itibaren her yıl düzenli olarak; İstanbul’dan Mekke, Medine, Kudüs ve nadiren de olsa Dımaşk’e (Şam) “Surre Alayı” gönderirlerdi.

Sözlükte “Surre”, içine altın ve para gibi kıymetli eşyaların konulduğu kese anlamındadır. Ecdadımızın hassasiyet ve inceliklerle bezenmiş sayısız geleneklerinden biri olan “Surre Alayı” ise; Hac mevsiminden önce Mekke ve Medine halkının ihtiyaçlarını karşılamak için gönderilen para ve hediyelerden oluşan ikramları götürecek olan kafileyi uğurlarken yapılan özel merasimin adıdır.

500 yıl boyunca bu kadim geleneği sürdüren Osmanlı padişahları, kutsal beldelerdeki kutsal mekanları ve oralarda yaşayan seyyid ve şerif ailelerini, Hz. Peygamber’e olan derin sevgi, muhabbet ve hürmetlerinden ötürü önemserlerdi. Beldenin ihtiyaçlarının karşılanması niyetiyle Harem-i Şerif ahalisine, zahidlere, alimlere, mukaddes yerlerin emniyetini sağlayan Mekke emirlerine ve Hicaz bölgesinde yaşayanlara giden hediyeler, Müslümanların birbirleriyle münasebetlerinde, bir muhabbet ve gönül bağının oluşmasına vesile olmuştur. Aynı zamanda da dinimizde oldukça önemli bir yere sahip olan “İnfak” meselesini de gönüllere işlemiştir.

Kudüs’ün dini önemine atfen padişahlar, valide sultanlar ve önde gelen paşaların vakıflarından ayrıca gönderilen surre hediyeleri Kudüslüleri sevindirmekteydi. Özellikle Mescid-i Aksa’daki hizmetlerin devamının sağlanması için gelir tahsisinde bulunarak katkı yapmaktaydılar.

Kudüslüler arasında paylaştırılan surre hisseleri; mahalleler, mahallelerdeki kadınlar, fakirler, Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra görevlileri, peygamber vakıflarında görev alanlar, salihler, ulema, Haseki Sultan İmareti görevlileri, zaviyeler, kale görevlileri gibi farklı grupları oluşturan kimselerden müteşekkil 1.377 ana hisseye pay edilmişti. Bu gruplar içerisinde kutsal kentlere komşu olmak için gelen, ibadetle meşgul olan kimseler de vardı.

Surre Alayı ile Şam’a kadar getirilen hediyeler bir ulak vasıtasıyla Kudüs’e ulaştırılıyordu. Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed Ve Fatih Sultan Mehmed’in Mekke, Medine ve Kudüs’e Surre alayları gönderdiği bilinmektedir. Ayrıca Sultan II. Murad Ankara yakınlarındaki Balıkhisar bölgesi gelirleri ile Ergene köprüsünün geçiş ücretlerini Mekke, Medine ve Kudüs’e vakfetmişti.

Geçmişten günümüze farklı etnik kökenden ve dinden insanların ikamet ettiği bu kutsal şehir “Kudüs”, hiç şüphe yoktur ki en bahtiyar günlerini İslam devletlerinin idaresinde yaşamıştır. “Kudüslüleri sevindirmek” ecdadımızın bize yadigâr bıraktığı mirasıdır. Kaldı ki ecdadımız başlarında hiç bir dert olmadığı halde sadece kutsal belde olması sebebiyle ikram üstüne ikram etmiştir.

Bugün Surre alayları kadar endamlı ve ihtişamlı olmasa da benzer bir görevi gören sosyal yardım kuruluşlarımız aracılığıyla, her gün binlerce dul kalan kadınlara, yetim ve öksüz kalan çocuklara, evsiz kalan çaresizlere, yalnız ve kimsesizlere, kısacası ihtiyaç sahibi olan herkese dost eli uzanmaktadır.

Kudüslüleri sevindirmek niyetini taşıyan herkes öncelikle gönül surresini doldurmaya başlamış demektir. Kim bilir belki de bizim gönül surremizi, görevli bir alay melek götürür Kudüslülere….

Mescid-i Aksâ’nın Kalbi

Önceki içerik

Son Tekmil

Sonraki içerik

1 Yorum

  1. “Gönül surresini doldurmak”ne de manidar bir tabir 🌼

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir