Geçmişe dair güzel olarak hatırladığımız her şeyin içinde saklı olan tek şey samimiyettir. Bu yüzden içtenlikle yaptığımız her şey yüzümüzü güldürür. İnancımızın temeli de samimiyettir. Çünkü tek derdimiz Allah’ın rızasını gözetmektir ve bu ancak O’na karşı samimi olmakla mümkündür.
İşte tam olarak da bu yüzden savunduklarımıza göre bir yaşam çizgisi gerekmiyor mu? Yiyip içtiğimiz her şeyin etiketini okuduğumuz gibi giydiklerimizin de etiketlerini okumamız gerektiğini konuşalım istiyorum. İçtenlikle karşısında olduğumuz soykırıma moda ne kadar samimi yaklaşıyor bir bakalım.
Her sezon değişen koleksiyonlar ile moda sektörünün yönlendirdiği ihtiyaç listemiz gün geçtikçe kabarıyor. Hep yeniye ihtiyaç duyuyoruz çünkü moda bunu istiyor. Amacın sadece iyi ve güzel görünmemiz olmadığını, mevsimsel değişimlerin altında dayatılan sosyal, psikolojik ve siyasal gündemleri önceleri toz pembe kataloglarla sunan moda markaları artık gerçek niyetlerini açıkça paylaşıyor. Moda olan her şeyi kurgulayanlar yıllarca beynimizi ne ile meşgul etmemizi istediler ise onu bir şekilde gündem haline getirip hikayeleştirerek önce defilelerle sonra vitrinler ve askılarla önümüze sundular. Abartılı defileler birçoğumuza anlamsız geliyor olabilir ancak hiçbir şey sebepsiz değil.
Günlük kullandığımız kıyafetlerdeki baskılar, nakışlar, semboller ve bunlarla bize sevdirilen, hoş gösterilen kültür bize ne kadar uygun? Vücut yapımıza uygun olmadığı halde moda olduğu için satın aldığımız yanlış kalıplar, renkler ve modeller tamamen bir pazarlama ürünü. Ayrıntılı baktığımızda kabul edemeyeceğimiz birçok şeye zamanla gözümüz alıştırıldı/alıştık. Oysa başarı, kendi öz değerlerini bilmekten geçer. Kendi kültürel zenginliğimizi bir kenara bırakıp modaya dair her detayı batıdan aldığımızda aslında kendimizden de gittikçe uzaklaşıyoruz.
Hiç koşulsuz iyi giyinmek iyi hissettirir. Moda markalarının bu iş için yol gösterici olduğunu düşünürsek o zaman daha seçici davranmalıyız. İşe yerli markaları araştırmaktan başlayabiliriz. Hiç bilmediğimiz ya da mağazasına hiç girmediğimiz birçok yerli moda markası olduğuna eminim. Öncelikle araştırmak ve denemekle başlayalım. Çarşı pazar gezip sıkı takip ederek de uygun fiyata yerli üretim ürünlere ulaşmak mümkün. Sınırsız tüketim yerine var olan kıyafetleri iyi korumak, bakımlarına dikkat etmek, gerekli tamirlerini yapıp uzun süreli kullanmak hususunda ısrarcı olmak da doğru bir adım.
Modayı boykotta diğer bir tercih, iyi bir terzi bulup kıyafetlerinizi diktirmek de olabilir. Böylelikle kendi vücudunuza birebir uygun giyinirken aynı zamanda piyasada olmayan modeller diktirip kendi çizginizi oluşturabilirsiniz. Maliyeti düşürmek istiyorsanız yavaş yavaş dikiş dikmeyi öğrenmeye başlayabilir, başlangıçta kolay parçalarla ve uygun kumaşlarla istediğiniz kıyafeti elde edebilirsiniz. Dikiş dikmeye nereden başlamalıyım diyorsanız, önceki yazılarımız size destek olacaktır.
İyi ve kaliteli giyinebilmek için dünya markalarına ihtiyacımız yok. Bir ürünün kaliteli olabilmesi için; doğru model, doğru kumaş, uygun iplik-düğme ve aksesuar seçimi, iyi bir ütü ve bunların hepsinin uygun bir bedenle buluşması gerekir. Popüler markaların tamamı kaliteli ürün sunmaz ya da her kaliteli ürün tercihi sizde doğru sonucu oluşturmaz. Yani iyi giyim, doğru tercihlerle yapılır. Unutmayalım ki; soykırım destekçisi markaların ürünlerindeki görünmeyen kir hiçbir deterjanla temizlenmez.
Moda; kendin olabilmek için vazgeçmektir.
Yorumlar