Kültürel

Galata Mevlevihanesi ve Arap Camii-II

0

Galata Mevlevihanesinden coşkudan başım dönerek çıkınca Karaköy İskelesine yürümek istedim. Karşıdaki tabelada Arap Camii ibaresini okumam yolumu camiye doğru çevirmeme yeterliydi. Perşembe Pazarı denilen muhitte, İstanbul’un yedek parça ve hırdavat toptancılarının, kepenklere çizilmiş envai çeşit grafitilerin, ağızları kalabalık çırakların önünden hızla yürüdüm. Arap Camii’ni gösteren sokakta başımı kaldırdığımda alışık olduğum Osmanlı tarzı yuvarlak minareler yerine sivri külahlı ve köşeli, değişik bir minareyle karşılaştım. Sonradan öğrendim ki minare çan kulesinden devşirilmiş.

Dikdörtgen geniş bahçe, ortada bir şadırvan, etrafı metal parmaklıkla çevrili gül fidanlarıyla süslü hazire, sıra dışı bir mimariyle karşılaşacağımın ilk işaretiydi.

İçeri girdiğimde dikdörtgen şekilli uzun bir cemaat yeri, çepeçevre ahşap sütunlara oturan mahfil ve işlemeli ahşaptan düz bir tavan gördüm.

Caminin güzelliği çarpıcıydı. 

Caminin tarihine dair muhtelif rivayetler mevcut. İlk rivayete göre  “İstanbul’u fetheden komutan ne kutlu komutandır, İstanbul’u fetheden asker ne güzel askerdir.” hadis-i şerifindeki kutlu askerler arasında yer almak isteyen İslam-Arap orduları 715 yılında Mesleme Bin Abdülmelik komutasında karadan ve denizden bu eşsiz beldeyi kuşatır. Kuşatma bir yıl sürse de sonuç alınamaz ancak Bizans İmparatoru ile Galata semtinde bir cami inşa etmek hususunda antlaşmaya varılır. Bunun üzerine 717 yılında Mesleme Bin Abdülmelik kumandasındaki İslam ordusu tarafından bir mescid yaptırılır ve İstanbul semalarında ezan sesi yankılanmaya başlar. İslam-Arap ordusuna mensup askerler yedi yıl boyunca İstanbul’da kalıp ibadetlerini bu mescitte yapmaya devam ederler. Onlar bir isyanı bastırmak için Şam’a gidince Bizans’ta yaşayan Dominikan papazları tarafından camiye bir çan kulesi ilave edilip kiliseye dönüştürülür. Adına da San Paola Kilisesi denir.

Semavi Eyice bu rivayeti gerçekçi bulmamakla birlikte Müslümanlar için yapılan caminin şehir içinde olduğunu söyler. Camiyle ilgili rivayetlerin kesiştiği nokta fetihten sonra San Paola Kilisesi’nin camiye dönüştürülmesidir. O dönemde Galata Camii ismiyle kaynaklara geçen yapının dönüşüm hikâyesi burada bitmez.

İspanya’daki Arap hakimiyetinin sona ermesiyle Endülüs’ten bir kısım Arap İstanbul’a gelir ve Galata çevresine yerleştirilir. Bunun üzerine camii son kez isim değişikliği yaşar ve Arap Mescidi olarak anılır. Kıble tarafındaki kalın duvara mihrab yerleştirilir. Sol taraftaki küçük oda, Mesleme’nin çilehanesi, avludaki kabirin ise türbesi veya makamı olduğu da rivayetler arasında.

İstanbul’da muhtelif zamanlarda çıkan yangınlarda zarar gören camii Osmanlı hanım sultanlarının ilgisine mazhar olur. II. Mustafa’nın eşi Saliha Sultan ve II. Mahmut’un kızı Adile Sultan farklı dönemlerde camiye sebil, çeşme, şadırvan, sarnıç gibi kısımlar ekletip genişletirler. Ahşabın hakim olduğu mescit, çatısına hünkar mahfilinin de ilave edilmesiyle selâtin camii haline getirilir. 1913 yılında yapılan onarımda zeminde bulunan Latinler ve Cenevizlilere ait kitabeli ve armalı mezar taşları, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne nakledilir.

İstanbul’un mimari  ve kültürel mirası arasında önemli bir yeri olduğu bilinen Arap Camii değişik mimarisi, açık pencerelerden girip ahşap sütunlar arasında kanat çırpan kumruları, hanımlar tarafında kurulmuş çocuk oyun alanıyla yolunuzu değiştirmeye değen bir cami. 

Hayriye
Üniversite için geldiği İstanbul’da yaşaya kalan bir Sivaslı. Bir çift kirazın anneannesi. Hikaye anlatmayı, yazmayı, okumayı, gezmeyi sever.

    Yazın Ne Giysem II

    Önceki içerik

    Vegan Cupcake

    Sonraki içerik

    Yorumlar

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir