Sosyal

Gidecek Yerim Mi Var?

12

Siz bizim orayı bilmezsiniz. Tek bir dalın kıpırdamadığı rüzgarsız havaya, bulutsuz gökyüzüne aldanıp sokağa çıkar; sonra birden elmacık kemiklerinizi ısıran, ancak yağmurun ya da karın yumuşatabildiği bir ayazla tanışırsınız. Bu ayaz adamına göre muamele eder. Biraz yük varsa kalbinizde örneğin, ayaz bir yandan yüzünüzü yerken adım attıkça sırtınızda büyüyen ağırlıklar da içinizi kemirmeye başlar. Yürüdüğünüz yol bir yere varmayacakmışçasına uzar. Hâlbuki yürümek, gidecek ya da dönecek bir yeri olanlar için güzeldir.

Yahya Kemal Ezansız Semtler’de, dönecek bir yeri olmayan çocuklardan bahseder. Ona göre; minaresiz ve ezansız semtlerde büyüyen bu çocuklar -bir ruhu yaşayamadıkları gibi ileriye doğru gittikleri esnada bir çıkmaz sokakla karşılaştıklarında- nereye döneceklerini bilemezler. Aksine bu ruhu yaşayan bir mahallede büyüyen kendi nesli için “Bir sabah namazında, anne millete dönebiliriz.” der.

Annem, Ezansız Semtler’i bilmez. Sağda solda biraz vakit geçirdiği her çocuğa en azından besmele öğreten, yaz aylarında mahallenin çocuklarını evde toplayıp eğlenceli-oyunlu Kur’an dersleri yapan bir kadındır. Soğuklarda ağır omuzlarla yürüdüğüm yaşlarda annemin bu “tohum atma” çabasını anlamaz, “Sen bunlara bir şeyler öğretiyorsun ama buradan gidince her şeyi unutacaklar.” derdim. O da derdi ki “Şimdi unutsalar da ileride başları sıkışınca nereye döneceklerini bilirler.”

Annem memlekette kalıyor, ben büyük şehre geliyorum. İçimde nereye bırakacağımı bilemediğim yüklerle kalabalık bir caddede yürüyorum. Mevsim bahar, fakat yüzümde o tanıdığım ayaz ısırıkları var. Yürüyorum ama nereye? Oralardan zihnime dolan bir ses, Gidecek yerim mi var, diyecek sözüm mü var? derken ayaklarım beni bir yere getiriyor. Usulca büyük kapıdan içeri giriyorum, karşıma mermer bir şadırvan ve ahşap bir bina çıkıyor. Etrafta güzel çiçekler, yazılar var. Ezan okunuyor. Sanki bir cevşenin içindeyim. Hayye ale’s-salâh, hayye ale’l-felâh. Bizi en baştan severek yaratan, şah damarımızdan yakın olan (c.c.) beni çağırıyor.

Ayazın ısırığı yerini bereketli bir bahar yağmuruna bırakıyor. Öyle ya; gidecek yerim de var, diyecek sözüm de var. Yeri gösteren de sözü öğreten de O:

Sen O’ndan razı, O da senden hoşnut olarak rabbine dön.(Fecr, 89/28)

Huriye Yıldırım
2011'de üniversite eğitimi için İstanbul'a geldi. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk İslam Edebiyatı tezli yüksek lisans programından mezun oldu. İbni Haldun Üniversitesi bünyesinde Kurmaca Eser Editörlüğü eğitimini tamamladı. Eğitimci, okur, gezer, yazar, bozar. Evli, iki çocuk annesi.

Üniversite Okumayana İş Miş Yok!

Önceki içerik

Türk Yayıncılık Tarihini Başlatan Kahraman ‘Tonyukuk’

Sonraki içerik

12 Yorum

  1. İçimde nereye bırakacağımı bilemediğim yüklerle kalabalık bir caddede yürüyorum. can evinden avlamışssınız.

    1. Bir şadırvan başında bırakıverin suya 🙂

  2. Anneciğinizin hürmetle ellerinden öpüyorum… Muhteşem anlatım..

  3. Allah razı olsun.Annenize hürmetler ederim.Çok duygulu bir anlatım olmuş.

  4. Pek derin duyguları pek tatlı bir duygu dili ile anlatan zarif bir yazı.

  5. Duygulandım yazınızı okurken. Minik roman gibi.

  6. Yazıyı okuduktan sonra tuhaf bi his kapladı içimi..Ne kadar naif, tatlı..Bi yandan omza binmiş yük,bi yandan bu yükü atacak yönün varlığını bilmenin verdiği huzur; elhamdülillah…Allah razı olsun,yüreğinize sağlık🌹🌷🌺🏵️♥️💕

  7. Rotayı kaybeder gibi olmuşken bu güzel hatırlatma için teşekkürler. En güzel yanı da yüzümüzü döndüğümüz yerde bizimle aynı yere dönmüş başkalarıyla karşılaşıp yalnız olmadığını bilmek.

    1. caminin ve cemaatin en güzel yanlarından biri de bu gerçekten 🙂

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir