Medeniyet Şehirleri

Hatay

1

Mevzu Hatay olunca hepinizin aklına ilk olarak künefenin geldiğini biliyorum.  Hatay’ın sembolleri arasında yer alan künefenin yemek kültürü içindeki yeri tabii ki azımsanmayacak niteliktedir. Fakat sekiz bin yıllık bir geçmişe sahip olan Hatay, künefeden daha eski bir medeniyetler beşiğidir ki burada hayat, insanoğlunun yazıyı icadından çok önce başlamıştır bile.

Ülkemizin en önemli ve en eski yerleşim yerlerinden biri olan, hoşgörünün ve birlikte yaşamanın sembolü haline gelen; cami, havra ve kilisenin bir arada bulunduğu müstesna şehir.

Hatay…

Farklı dinden, ırktan ve kültürden insanların asırlar boyunca birlikte sevgi ve barış içinde yaşadıkları, çatışmadan, hoşgörü ortamında ibadetlerini bir arada sürdürdükleri Anadolu toprağı olur kendisi. Tarih boyunca on üçe yakın medeniyete ev sahipliği yaptığını söylüyor uzmanlar. Farklı din, ırk, inanç ve kültür dediysem lafın gelişi değil… Hititlerden tutun da Asurlar, Persler, Helenistik Dönem, Roma Dönemi ve İslam Dönemi’nde Selçuklular, Osmanlı Devleti ve nihayetinde bağımsız Hatay Devleti’nden sonra anavatanı Türkiye Cumhuriyeti’ne katılışı şeklinde sayabileceğimiz pek çok yönetime ev sahipliği yapmış. Bu medeniyetler mozaiğinin oluşturduğu ortak kültür sayesinde inanç farklılıkları Hatay’da hiçbir zaman problem olmamış, bu farklılıklar kültürel yapının bir zenginliği olarak kabul edilmiştir. Hem Asya’nın hem de Ortadoğu’nun (bizim yakın doğumuzun) Akdeniz’e açılan kapısı olması dolayısıyla uygarlıkların da kesişim noktası olan Hatay, tarih boyunca kıtalar ve bölgeler arası ticarette önemli bir rol oynamış, yolcu ve hacı kervanları için bir konaklama yeri ve çeşitli bölgelerden gelen insanlar için bir kültür alışveriş merkezi olmuştur. Antakya; Roma ve İskenderiye’den sonra antik devrin üçüncü büyük şehri konumuna gelmiştir.  Yakın bir tarihte düzenlenen ve ilk buluşması Hatay’da gerçekleştirilen Medeniyetler Buluşması  Sempozyumu’nda Medeniyetler İttifakı konusunda Hatay’ın “yaşayan bir model” olduğunun altı çizilmiştir.

Toprakları verimli, insanı da iklimi gibi sıcacıktır Hatay’ın. Şifalı suları, kaplıcaları, yaylaları ve kumsallarıyla sağlık ve deniz turizminde olduğu kadar inanç, kültür ve yemek turizmi ile adından sıkça söz ettirir. Deniz turizmine gidenler yaz aylarını, kültür gezisi ve lezzetli yemeklerini yemek için gidenler de ilkbahar mevsimini tercih edebilirler. Biber salçası, nar ekşisi, çökeleği, kekiği, zeytin yağı da memleketten yaşadığı şehre dönen Hataylıların kolilerinde bulunan olmazsa olmaz beşlisidir.

Söz konusu yemek olduğunda Hatay sofrası muhakkak ki ülkemizin en gözde sofralarından. Kendine has bir mutfak ve lezzet yelpazesi sunan Hatay yemeklerinden sadece birkaç tanesi; Künefe, biberli ekmek, tepsi (kağıt) kebabı, özel soslu Hatay döneri, sarma içi, öççe, sürk, humus, babağannuş, müşebbek, kömbe, ve kirece yatırıldığından dışı sert içi yumuşacık balkabağı tatlısı… Daha sayamadığım nice tada ev sahipliğini yapan defne ve kekik kokulu şehirin Harbiye’sindeki şelalelerde bir güzel serinleyip, fotoğraflar çekip, öğle yemeği ile ziyafet çektikten sonra biraz yürüyüş yapmak bünyeye iyi gelebilir.

Belirtmem gereken bir diğer önemli nokta ise buradaki misafirperver kültür. Yoldan geçerken yufka ekmeği açan köylülere rast gelirseniz, hemen sizi buyur eder, sofra kurar ve o tadı damaklardan silinmeyen bazlamalara evde yaptıkları tereyağlarını sürerek ikram ederler.

Habibi Neccar Camii, Yahudi Havrası, Ermeni, Ortodoks, Katolik ve Protestan Kiliseleri ile Hazreti Hızır ve Beyazıd-i Bestami türbeleri ve daha nice kaleleri, antik yapıları, Eski Antakya evlerinin yer aldığı antik kent sokakları; sarımtırak renkteki, kerpiçten yapılmış, ahşap kapılı, yüksek taş duvarlı, içerisindeki avlu etrafında odaların sıralandığı, genellikle tek katlı veya iki katlı mimarisi ile Antakya evleri… Hepsi birlikte sokaklarında gezerken kaybolmaya doyamadığınız, yer yer çıkmazlarla neye uğradığınızı şaşırdığınız, kendilerine özgü bir karmaşık düzen oluşturuyorlar. Yazı dizimizin ileriki bölümlerinde hepsine teker teker uğrayacağız.

Medresetü’l-Hattâtîn

Önceki içerik

Fethin Kapısı Diyarbekir I

Sonraki içerik

1 Yorum

  1. Niyetimizde Hataya gitmek var, bu yazı ve beklenen devamına sevindim 🙂

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir