Kültürel

Kayseri’nin İncisi Talas 2

1

Merhaba Kıymetli Okuyucular,

Talas’ın sokaklarında dolaşmaya bu hafta da devam ediyoruz. Bu küçük yerleşim yerinin bunca güzelliği ve tarihî dokuyu bünyesinde bulundurması bizleri kendisine çekmeye elbette yetecektir. O zaman nerede kalmışız, şöyle bir bakalım. İlk olarak Han Camii’ne uğrayalım.

HAN CAMİİ:

Cami, Han mahallesinde bulunmaktadır. II. Abdülhamid döneminde 1899 yılında yaptırılmıştır. Kare planlı, iki katlı ve üzeri kubbeyle örtülüdür. Eski bir kilisenin üzerine kilisenin taşları kullanılarak yaptırıldığı söylenmektedir.


HARMAN CAMİİ:

Cami, Harman mahallesinin meydanında bulunmaktadır. Talas’ın en eski camisi olduğu söylenir. Dikdörtgen planlı  yapının kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte planı ve görüntüsünden ötürü eski bir kilise üzerine inşa edildiği düşünülmektedir. Yapının IV. Murat zamanında yaptırıldığı söylense de bunu ispatlayacak herhangi bir kanıt yoktur. Giriş kapısı üzerinde 1860 tarihli Abdülmecit dönemi onarımını gösteren kitabesi bulunmaktadır. Kitabe üzerinde Sultan Abdülmecid’in tuğrasını bulundurur.

ALİ SAİB PAŞA CAMİİ:

Talaslı Ali Saib Paşa Osmanlı döneminde Manastır ve İşkodra valiliği, mareşallik, nazırlık ve seraskerlik yapmıştır. Küçük yaşta askeri okula gitmek için Talas’tan ayrılmış olsa da Talas’ı unutmamış.  Talas’a bir hamam, bir cami, bir çeşme ve annesi için bir de türbe yaptırarak ilçeye unutulmaz izler bırakmıştır. Ali Saib Paşa kendi adını verdiği camiyi  1886 yılında yaptırmıştır. Dikdörtgen planlı cami yine kendi adıyla anılan Ali Saib Paşa caddesinde yer almaktadır. Caminin avlu duvarının batısındaki üçgen alınlıklı kapısı çok dikkat çekicidir.

Üçgen alınlığın içinde Osmanlı ordusunun arması yer almaktadır. Rivayet o ki, Ali Saib Paşa kendi adına büyük bir cami yaptırması için Talas halkına para gönderir. Onlar da paşaya devasa Hunat Camii’nin planını yollarlar. Ali Saib Paşa daha sonra bu küçük caminin yapıldığını öğrenince bir daha Talas’a yardım etmez. Bu rivayet gerçek midir, değil midir bilinmez. Lakin  Ali Saib Paşa’nın ölüm tarihine baktığımızda 1891 yılında vefat ettiğini görüyoruz. Paşa, cami bittikten 5 yıl sonra vefat etmiş. Zaten yardım edebilecek pek zamanı da kalmamış anlayacağınız. Ali Saib Paşa İstanbul’da medfun, hem de bir sultanın haziresinde: II. Mahmud Türbesi. Eğer sizin de yolunuz II. Mahmud Türbesi’nin haziresine düşerse Ali Saib Paşa’ya da bir fatiha okumayı ihmal etmeyin.

ESMA HANIM TÜRBESİ:

Esma Hanım Türbesi Talas Cemil Baba Mezarlığı’nın içinde yer almaktadır. Esma Hanım, Ali Saib Paşa’nın annesidir. Sekizgen planlı türbe soğan kubbeyle örtülüdür. Doğu cephesinde kitabesi bulunmaktadır. Kitabede ölüm tarihi olarak 1866 yılı yazmaktadır.  Ancak türbe 1890 yılında yapılmıştır. Bu bilgiye göre türbenin Esma Hanım’ın ölümünden 24 yıl sonra Ali Saib Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

ALİ SAİB PAŞA CADDESİ (Osmanlı Sokağı):



19. yüzyılda inşa edilmiş geleneksel taş evlerin yoğun olarak bulunduğu Ali Saib Paşa Caddesi ya da daha çok kullanılan adıyla Osmanlı Sokağı günümüzde düzenlenerek turizme kazandırılmıştır. Caddede bulunan onlarca taş konak kafe olarak hizmet vermektedir. Eski zamanlarda küçük bir yolculuğa çıkmak isterseniz bu tarihi sokakta yürüyüş yapabilir, dilerseniz bir kafede kahvenizi yudumlayabilirsiniz.  Aynı zamanda cadde açık hava fotoğrafçılarının merkezi haline dönüşmüştür. Kim bilir, belki sizin de bu sokakta güzel bir fotoğrafınız olur.

ALİ DAĞI:

Kayseri il merkezine 15 dakika uzaklıkta olan Ali Dağı üç tepeden oluşuyor. Fakat nereden bakarsanız bakın dağın konumlandığı açı sebebiyle iki tepesini görürsünüz. Ali Dağı’nın güney tepesinde bir mezar bulunuyor. Evliya Çelebi bu mezardan Seyahatnâme isimli eserinde  bahsetmiştir. Bu mezar Hezarfen Ahmet Çelebi’den önce Talas’ta bulunan Ali Dağı’nda uçtuğu belirtilen ilk Türk, Ahmed-i Tayranî’ye aittir.

Ali Dağı, şehre kuş bakışı bakmak ve eşsiz bir özgürlük hissinin tadını çıkarmak isteyenler için  yamaç paraşütü yapma imkânı da sunmaktadır. Hatta Ali Dağı ve Talas, Türk halk müziğimize sazıyla, sesiyle kıymetli eserler kazandıran Ahmet Gazi Ayhan’ın “Ali Dağı derler de dağların hası // Çekmiş kucağına koca Talas’ı” dizeleriyle başlayan  türküsüne de ilham olmuştur.

CEMİL BABA TÜRBESİ:

Talas’ı anlatıp da Cemil Baba’yı anlatmamak olmazdı. 1912 yılında doğan Cemil Baba 1982 yılında vefat etmiştir. Sevenleri daha sonra mezarının üzerine baldaken (ayaklar üzerine yükseltilmiş kubbesiz) küçük bir türbe  yaptırmışlardır. Halk arasında Hacı Cemil, Mavi Boncuklu Cemil Baba, Boyacı Cemil gibi adlarla anılan Cemil Baba, ölene kadar sırtında bir boya sandığı ile dolaşır; onun bu halini görenlerin bazıları Cemil Baba’nın deli, bazıları da veli olduğunu düşünürmüş.

Sandığında hiç eksik olmayan mavi boncukları varmış. Onları yolda rastladığı herkese dağıtır ve onlarla ilgili bir şeyler de söylermiş. Bu yüzden  Mavi Boncuklu Cemil Baba olarak anılmış.  Kayseri’de Cemil Baba’nın kerametleri hala anlatılmaktadır. Annem ve babamın da tanıma şansına sahip olduğu Cemil Baba onlarla da her karşılaştığında cebinden çıkarıp birer  mavi boncuk verirmiş. Hastaneden geldiklerini bilmeden hastanız iyileşecek dermiş.

Yaşadığı dönemde kıymetini bilen de olmuş, bilemeyen de. En azından bizler büyüklerimizin kıymetini bilip, hatıralarını yad ederek, onları gelecek nesillere aktarmalıyız.

Cemil Baba’nın mezar taşına da kendi sözlerinden biri yazılmıştır.

“Alem iyi olsaydı, bağ duvar istemez; kapı anahtar”. Talas’a gelirseniz Cemil Baba Türbesi’ne uğrayıp bir fatiha okumadan dönmeyin.

Evet kıymetli okuyucular, Talas’ı sizlere anlatmaya gayret ettim. Umarım rotanıza Talas’ı da ekler, keyifli vakit geçirirsiniz. Tekrar görüşünceye dek, hoşça kalınız.

Tekbir ve Salât-ı Ümmiye

Önceki içerik

1950’ler ve Sonrasında Moda

Sonraki içerik

1 Yorum

  1. Bu sene tatile Kayseri’ye gideceğim yazılarınız sayesinde. Teşekkür ederiz.

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir