Âb-ı Hayat

Muhammedî Nurun Yolculuğu

0

Kıldı ol nur onun alnında karar
Kaldı onun ile nice rûzigâr
(O nur, Âdem’in alnına yerleşti ve nice
zaman onunla birlikte kaldı.)

Sonra Havva alnına nakl etti bil
Durdu onda dahi nice ay u yıl
(Sonra o nur Havva’nın alnına geçti.
Bir nice aylar ve yıllar boyunca da onda bekledi.)

Şit doğdu ona nakl etti bu nur
Onun alnında tecelli kıldı nur
(Şit peygamber doğunca nur ona nakl olundu ve
bu seferde onun alnında görünür oldu.)

Erdi İbrahim ü İsmail’e hem
Söz uzanır ger kalanın der isem
(O nur sonunda İbrahim ve İsmail’e kadar geldi.
Aradakileri sayacak olsam söz uzar gider.)

İşbu resm ile müselsel muttasıl
Tâ olunca Mustafa’ya müntakil
(Böyle böyle birinden diğerine devamlı devredilerek
ta Muhammed Mustafa’ya intikal edip de…)

Geldi çün ol Rahmeten li’l-âlemîn
Vardı nûr onda karar etdi hemin
(Âlemlerin Rahmeti dünyaya gelince, o nur
asıl sahibinin alnında yerini aldı.)

Tut kulak evsâfına ey yâr-ı dîn
Bilesin kimdir o fahrü’l-mürselin
(Ey mü’min dost, şimdi Efendiler Efendisi’nin
vasıflarına kulak ver de kâinatın övüncü olan
o peygamber kimmiş öğren.)

Hepimiz dünyaya anne-babamız aracılığıyla geldik. Onların çocukları olarak geldiğimiz bu dünyada geçmişe uzanan uzun bir yolculuğumuz var. Bizler bizden önceki nesillerin devamı olmakla hayatın içine nüfuz ederiz.

Fiziksel görünümümüz ve kalıtsal olan sağlık sorunlarımız kadar korkularımızı ya da ümitlerimizi belirleyen, huy ve karakterimizi şekillendiren bir genograma (iki boyutlu gen haritası) sahibizdir hepimiz. Hatta derler ki, kişide bulunan bir özellik anne-babasında olmasa bile yedi kuşak ceddine kadar birinde muhakkak vardır. Mesela esmer ve kahverengi gözleri olan bir anne-babanın çocuklarının sarışın ve renkli gözlü olmasında aile geçmişindeki büyüklerden birinin genlerinin sirayet ettiği açıktır. Aynı şekilde cömertlik, vefa, merhamet, yardımseverlik gibi erdemleri ya da bunların tam tersi olan olumsuz özellikleri bu genetik aktarım sayesinde potansiyel olarak taşırız. Ancak bu davranış biçimlerinin soy ağacımızda bulunan hangi kişi tarafından bize aktarıldığını bilemeyiz.

Bir de bu yaşamımızı etkileyen hatta yönlendirebilen cümlelerimiz vardır. Bu cümlelerin tesiri, cümleler bize ait olmasa bile gen haritamızdaki aktarımla ya da soy ağacımızdaki kişiler tarafından kurulması ve hatta yaşanmışlığı olması yönüyle bizde ya da bizden süregelen nesilde vücut bulur. Olumlu ya da olumsuz bir söz söylenirken çok dikkat edilmelidir. Çünkü o söz bir şekilde hayata geçer.

Hz. Âdem kendisinde bulunan Muhammedî nurun, Hz. Havva’nın Hz. Şit’e hamile kaldığında ona geçtiğini gördü. Doğduktan sonra ise o nur Hz. Şit’in alnında görüldü. Peygamberler fetânet (üstün zeka gücüne sahip) ve ismet (günah işlemekten korunmuş) özelliklerine sahip seçilmiş kimselerdir. Hz. Âdem, Muhammedî nurun genetik şifrelerle asıl sahibini bulana kadar nesilden nesile yol alacağını biliyordu. Hz. Şit’e şöyle bir nasihatte bulunmuştu:

“Ey benim evladım! İffetli ve temiz bir kadını nikahına al. Ve sende evladına böylece vasiyette bulun, ondan ahd al. Senin evladın da kendi evladına bu şekilde nasihatte bulunsun.  Her hâlükârda alınacak kadın temizlerden olup güzel ahlak üzere bulunsun.”

Bu kutlu emaneti taşıyacak olan hanım elbette önemliydi. Nur nesilden nesile nüfuz ederken herhangi bir yerde kesintiye uğramamalıydı. Bu söz ile oğlunun zihnine işte o tesiri kuvvetli cümleyi yerleştirmişti Hz. Âdem. Güzel ahlaklı bir hanımla evlenmek Hz. Şit’in bilinçaltına yerleştiği gibi kendisinden sonra da süregelecek olan vasîlerinin ana cümlesi olmuştu.

Erdi İbrahim ü İsmail’e hem
Söz uzanır ger kalanın der isem

Hz. İbrahim atası olan Hz. Âdem’den gelen vasiyetini oğlu Hz. İsmail’e de yaptı. Ve Hz. İsmail’den Efendimiz’e kadar uzanan soy ağacındaki herkes bu sözü birbirine söyledi.

Geldi çün ol Rahmeten li’il-âlemîn
Vardı nûr onda karar etdi hemin

Ve böylece Muhammedî nur, temiz bir nesille aktarılarak aslî hüviyeti bozulmaksızın Efendimiz’in (s.a.s.) dünyaya teşrifiyle asıl sahibinin alnına yerleşti.

Tut kulak evsâfına ey yâr-ı dîn
Bilesin kimdir o fahrü’l-mürselin

Bundan sonrasında Süleyman Çelebi bize; Sevgili Efendimiz’in nasıl bir kişiliğe ve hayata sahip olduğunu, anne-babasını, aile efradını, sevenlerini, mücadelesini, arkadaşlarını, çocuklarını, hanımlarını ve onların her biriyle olan beşerî münasebetlerini ve nasıl bir hayat sürdürdüğünü anlatıyor. Ona kulak verelim ve Efendimiz’e yakınlık sağlamak için onunla beraber adım adım yürüyelim.

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir