Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana ya rabbi
Kırılacak odunu göster taşınacak suyu
Ülkemizin içinde bulunduğu yas süreci boyunca hepimiz elimizden gelen maddi manevi yardımları yaptık, yapmaya devam ediyoruz.
Afetin ilk dakikalarından itibaren herkes gücü yettiğince elini taşın altına koydu. Evinde olanlar sıcak yatağından utandı, elindeki suyu içmeye, evladını sarıp koklamaya ar duydu.
Sadece şu bir kaç gün içinde gördük ki gerçekten kimsenin kavuğu boş kalmıyormuş. İnsan olmak onuruna sahip her kişi canını dişine taktı. Kurtarma ekipleri yeri geldiğinde elleriyle enkaz kazarken, sair şehirlerde z kuşağı gençler uyku nedir bilmeden yardım merkezlerinde çalıştı. Bir kısım hanımlar ekmek yaparken bir kısmı harıl harıl atkı ördü. İneğini satan köylüler, en sevdiği oyuncağını gönderen çocuklar. Efendimizin ahlakı ile ahlaklanmış yöre halkı kendilerine uzatılan suyu hep bir diğerine gönderdi. Hepsini gördük elhamdülillah.
Bütün bunlar olurken insanlık derecesini terk etmiş bulunanlar sıcak koltuklarında hayallere daldı ve elleriyle yalan uydurmayı sürdürdü. Vicdandan nasibi kalmamış bu likeperest kimselerin meydana getirdiği dezenformasyon ve çarpık bilgilerle ortalık karışmaya başladı. Bunlar elbette çoğunluğu oluşturmuyor, sadece kötülük doğası gereği hızlı yayılıyor.
Ne yapmalıyız‘ı düşünürken aslında tam da bu noktada listeye eklenecek bazı şeyler var. Eğer şu an aktif bir şekilde yardım merkezlerinde görev alamıyorsak iyiliğin karşısında olan, etkileşim ve beğeni için dünyayı yakacak bu varlıkların ekmeğine yağ sürmeyerek işe başlayabiliriz.
Şu anda bu kişileri yalanlamak için bile olsa provakatif gönderileri paylaşmayarak,
bu hesapları bloklayarak,
teyit etmediğimiz numaraları kimseye göndermeyerek,
deprem sırasında etkin yardım göstermeyen, acımızı paylaşmayan firmaların uygulamalarını kullanmayarak, ürünlerini tüketmeyerek,
insanların yakından çekilmiş fotoğraf ve görüntülerinden kendilerine malzeme çıkaran hesapları şikayet ederek
korku oluşturmaya yönelik, kaynağı belirsiz toplu mesajları yaymayarak
bile kötülüğün karşında durabiliriz.
Büyük firmaları yardım kampanyalarına davet etmek de bu işlerin içine eklenebilir. Bütün bu adımların sonuç verdiğini de aslında hep birlikte gördük, görüyoruz.
Kızılay’ımızın bildirdiği şekli ile Almanya kadar bir bölge şu an afet alanı. Son 250 yılın en büyük depremi yaşandı, yer küre 3 metre kaydı. Bölgede üç beş gün ile sınırlı kalamayacak çok büyük işler yapılacak, yaraların sarılması belki aylar sürecek. Farklı illere dağılan hastalarla, yakınlarının yanına yerleşen ailelerle ilgilenilecek. Ekmek ve suyun yanında oyun gerekecek. Kalpleri ısıtacak bir muhabbet istenecek. Bu uzun yolculukta zaman geçse de insanları görmeye devam etmek ve onlardan yüz çevirmemek en gerekli şey olacak.
Dua bize Allah katındaki kıymetimizi ve dünyadaki yerimizi öğretendir. Ona elbet sarılacağız. Gerekli eğitimleri almayı, uzmanların yönlendirmelerini takip etmeyi ve yapılması gerekeni yapmayı fiili bir dua olarak ortaya koyacağız.
Niyet her işin ilk şartıdır.
Şimdi hep birlikte niyet edebiliriz:
Niyet ettim niyetlendim Allah’ım senin rızan için iyi olmaya.
İyilik elbette çok geniş bir kavram. İşte şimdi sizinle birlikte bu genişliğin tamamına niyet ediyoruz.
Bedensel, ruhsal ve davranışsal olarak iyi olmaya, iyi kalmaya, iyiliği yaymak için canla başla çalışmaya niyet ediyoruz.
Bunun için çalışmaya söz veriyoruz.
Ahir ömrümüzün böyle sonlanmasından daha mübarek ne işimiz olabilir!
Yorumlar