Edebi-Tarihi

Şem‘î’den Bir Beyit: Gül ile Bülbül

0

Elifler sînede servüm olupdur dâğlar güller
Dil âşüfte bülbüldür öter her dem bu gülşende (Şem‘î D., 158. G. / 4)

“(Ey sevgili) (çekilen) elifler göğüste selvi ağacı, yaralar ise güller gibidir, gönül bu gül bahçesinde perişan bir bülbül misali daima öter.”

Gül ile bülbül klasik Türk şiirinde aşık ile maşuğu ifade eden mazmunlardandır. Gül, maşuğu bülbül de aşığı işaret eder. Bir bahçede bulunan en güzel çiçek güldür. Sevgili de dünya bahçesindeki eşsiz bir güzeldir. Bahçenin merkezinde güller bulunur, etrafında ise diğer çiçekler sıralanır. Klasik şiirin merkezinde de daima sevgili vardır. Bülbül güzel sesiyle bilinir. Bülbülün sesinin diğer kuşlardan ayrılması gibi şair de şiirini diğer şairlerden ayırır. Bunun yanı sıra bülbül, aşıktır. Seher vaktinde öten bülbül geceler boyu sevgili için gözyaşı döküp inleyen aşıkları hatırlatır.

Klasik şiirdeki aşık ile maşuk tiplerinin yanında rakip de önemli bir yere sahiptir. Daima kötü vasıflarıyla dillendirilen rakip sevgiliye hep daha yakındır ve aşığın ona ulaşmasını engeller. Gül ile bülbül mazmununda rakip, gülün dikenleridir. Güle ulaşmaya çalışan bülbül dikenleri aşamaz. Aşk sarhoşu olan bülbül bazen bir gülün aşkına dikenlere takılıp can verir.

Beyitte gül ile bülbül mazmunu kullanan Şem’î bunu bir tabiat tasviriyle resmeder. Şair bir gül bahçesindeki gülleri, selvi ağaçlarını ve bülbülü şiirin merkezine yerleştirir. Öncelikle bu tasvir ile gerçeklik zemini tamamlanır. Ardından bu bahçenin unsurlarını bir aşığın göğsüne taşınır.

Aşıklık alametlerinden biri aşkla sararıp solmak, zamanla gözyaşlarının kanlı yaşlara dönmesi ve vücudunda yaralar açılmasıdır. Bunların yanında aşıkların vücutlarına dağ yaktığı ve elif çektiği de bilinir. Dağ yakmak vücutta yaralar açılması, elif çekmek ise vücuda elif biçiminde kesikler atılmasıdır. Yaralar şekli ve kan dolu olmaları sebebiyle sıklıkla güllere benzetilmiştir. Şair beyitte bu güllere benzetilen yaraların yanında bulunan elif şeklindeki çizikleri de gül bahçesindeki selvi ağaçları olarak tasvir eder. Selvi genellikle sevgili ile ilişkilendirilen mazmunlardan biridir. Aşığın göğsündeki yaralar gül ve selviye teşbih edilirken aynı zamanda sevgiliyi işaret etmektedir.

Bu göğsün bir gül bahçesi olduğunu düşünürsek bahçenin bülbülünü eksik edemeyiz. Aşığın gönlü de bahçenin bülbülüdür. Aşığın gönlü yahut bülbül, aşığın temsilidir. Yaralar güllere benzetilmekte ve göğüste yer almaktadır. Aslında burada aşığın sevgilisini daima göğsünde taşıdığı çıkarımını yapmak mümkündür. Bîçare gönül her zaman ötüp durur, aşkını dillendirir.

Klasik şiirde benzetme yahut başka söz sanatlarıyla ilgiler kurularak oluşturulan mazmunların yanında harf sembolizasyonları da karşımıza çıkar. Beyitte de aşığın göğsündeki yaraların tasviri bir gül bahçesini andırırken şairin işaret ettiği bir nokta daha vardır. Elif şeklindeki kesikler ve he harfi şeklindeki yaralar ile ‘‘ah / آه’’ kelimesi oluşturulur. Aşıklar tıpkı gül bahçesinde her an öten perişan bülbül gibi her nefeste ah ile inlemektedir. Klasik şiirde şair hiçbir kelimeyi tesadüfî olarak kullanmaz. Seçilen her kelime beyitte başka bir mânâyı tamamlar. Bazen şairin kurduğu mânâ âleminde kısa bir gezintiye çıkarız bazen bir kapı aralanır derinlerine doğru ilerleme fırsatı yakalarız.

Huş Ağacı

Önceki içerik

Kardeş Bitkiler

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir