Vücudumuzdaki her hücre, doku ve organ sağlıklı çalışabilmek için suya ihtiyaç duyar. Dünyanın 2/3’sinin suyla çevrili olması gibi, vücudumuzun da %70’inin yani 2/3’sinin sudan oluştuğu mütemadiyen söylenir. Su olmadan yaşamın devamlılığı düşünülemez. Bu açıdan bakacak olursak, bizi şifalandıracak önemli unsurlardan biri de elbette vücudumuzun önemli bir kısmını oluşturan ‘su’ dur.
“Ayağını yere vur. İşte sana yıkanacağın, içip şifa bulacağın serin bir su!” dedik. (Sâd, 38/42)
Suyun şifalandırma özelliğinin eski zamanlardan beri kullanıldığı biliniyor. Hz.Eyyub’un (a.s) su vasıtasıyla şifaya kavuşmasından Kur’an-ı Kerim’de bahsedilmektedir. Hz. Eyyub bir hastalığa tutulmuştu. Bununla ilgili çokça sabır ve mukavemet gösterdi. Ancak hastalığı nedeniyle şeytanın ona acı ve yorgunluk vermesi sebebiyle rabbine yalvardı. Ardından ayetteki mucize vuku buldu, o suyla yıkanınca şifalandı. Bizler Müslümanlar olarak namazlardan önce abdest alırız. 5 vakit aldığımız abdest belki de nice hastalıklarımıza şifa olmuştur biz farkında bile olmadan.
Osmanlı kültüründe, Antik Roma’da, Keltlerde ve daha nicelerinde suyun şifa özelliğinden faydalanılmıştır.
Şifalı sulardan faydalanma yollarını şöyle sayabiliriz:
- Banyolar: Termomineral su, peloid ve gaz banyoları.
- İçme kürleri: Mineralli sular ile kaplıcalarda ya da yaşanılan yerlerde yapılan içme kürleri.
- İnhalasyon (nefesle içe çekme) uygulamaları: Termomineral su zerrecikleri ile yapılan soluma uygulamaları.
- Peloidoterapi: Şifalı çamurların banyo, paket ya da tampon şeklinde uygulanmasıdır.
- Hidroterapi uygulamaları: Termomineral sular ile yapılan yıkamalar, duşlar, dökmeler bu tür uygulamalardandır.
Evliya Çelebi Seyahatname‘sinde ülkemizde bulunan şifalı sular ve kaplıcalardan bahsetmiştir. Bunlardan bazıları Çekirge Kaplıcaları, Eski Kaplıca (Armutlu Hamamı), Kükürt Kaplıcası, Yeni Kaplıca, Bolu Ilıcası, Tuzla Kaplıcası, Niksar Kaplıcaları, Hasan Kalesi Ilıcası, Ilgın Kaplıcası, Urfa Şifalı Suyu olmakla birlikte daha birçok kaplıca ve şifalı su mevcuttur. Evliya Çelebi, bunların hangi şifalara vesile olduğunu ayrıntılı şekilde Seyahatname‘sinde anlatmıştır.
Manisa’nın Turgutlu İlçesi’nde bulunan Urganlı kaplıcaları, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde “Bir latif suyu vardır, niceleri gelip şifa bulurlar. Suyu insan vücuduna cila verir” şeklinde yer almaktadır. Kaplıcaların iyi geldiği hastalıkları anlatımından yola çıkıldığında Evliya Çelebi dönemi toplumunda kaplıcalardan çoğunlukla cilt hastalıkları (cüzam, uyuz), solunum yolları hastalıkları ve sindirim sistemi hastalıklarının tedavisinde faydalanıldığı anlaşılmaktadır. Günümüz bilgileri de Evliya Çelebi’nin belirttiklerine benzer şekilde kaplıcaların cilt hastalıklarına iyi geldiğini ortaya koymuştur. Örneğin Tuzla Kaplıcaları (İçmeler) sularının faydaları, Çapa Tıp Fakültesi’nde Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji kürsüsü tarafından yapılan deneylerle onaylanmıştır. Romatizmal hastalıklar (romatoid artrid), kireçlenmeler, kadın hastalıklarından fonksiyonel kısırlık ve iltihabi hastalıklar, ortopedik ameliyatlar sonrası iş ve normal yaşantıya sağlıklı dönebilme gibi pek çok hastalığa iyi gelmektedir .
Şifalı sular bir kenarda duruversin, biraz da suya sirayet eden enerjilere bakalım. Suyun Şifa Gücü (The Healing Power of Water) kitabının yazarı Japon bilim adamı Masaru Emoto, insan bilincinin suyun moleküler yapısını etkilediğini kanıtlamıştır. Nasıl yapmış derseniz; Mikroskobik ortamda ve çok soğuk bir odada su kristallerini incelemiş. Tabi öncesinde bir kısmına iyi ve güzel sözler söylerken, bir kısmına da kötü ve çirkin sözler söylemiş, bunun yanı sıra değişik türden müzikler ve değişik duyguları suya yansıtmış. Sonuç; güzel sözler söylenen su kristalleri tıpkı kar taneleri gibi düzenli ve muazzam şekiller oluştururken, kötü sözler söylenen kristaller oldukça dağınık ve birbirinden kopuk olarak gözlemlenmiş. Suyu bu kadar etkiliyorsa, büyük bölümü sudan oluşan vücudumuzu ne kadar etkiler varın düşünün.
Deniz biyoloğu, Mavi Bilinç (Blue Mind) kitabının yazarı Wallece Nichols, suyun yakınında, üzerinde, içinde olduğumuzda veya su sesi duyduğumuzda daha mutlu, ve sağlıklı olduğumuzu söyler. Osmanlı döneminde de bazı ruhsal sıkıntılar, psikiyatrik bozukluklar bimarhanelerde su sesi ile tedavi edilirdi.
Antik Yunan, Mısır, Roma, Kelt, Hint ve Britanya medeniyetlerinde suyun ruhsal ve fiziksel iyileştirici gücünden faydalanıldığı biliniyor. Modern çağda da suyun şifa gücünü bazı kültürlerin kullanmaya devam ettiğini biliyoruz. Bazı toplumlar kadim geleneklerini sürdürmektedir. Örneğin; Hintliler şifa için Ganj nehrinde yıkanma ritüelini devam ettiriyorlar. Ülkemizde de kaplıcalar, şifalı sular yoluyla suyun şifa gücünden faydalanmaya devam ediyoruz. Batı dünyasında ise sörf, balık tutma, yüzme gibi aktiviteler aracılığıyla suyun şifa gücünden yararlanılmaya devam ediliyor.
The Qi isimli internet sitesinde şöyle diyor; kirli değilseniz bile bir duş alın. Birçok insanla konuştuktan sonra hiç üzerinizde bir ağırlık hissettiniz mi? Bu negatif enerjiyi duşla hızlıca üzerinizden atın. Biz bunu zaten yüzyıllardır yapıyoruz değil mi? Medeniyetimizin kadim gücüne inanalım.
KAYNAKLAR
www.mayoclinic.org; www.scholarsbank.uoregon.edu; www.thewilderroute.com; www.otantiktas.com; www.dergipark.com; www.the-qi.com
Yorumlar