Edebi-Tarihi

Yeryüzünün Elmas Kolyesi “Elhamra”

1

Bir önceki yazımızda, Avrupa’da Ortaçağ karanlığı tüm kasvetiyle devam ederken, Endülüs’te yetişen âlimlerin ilim ışığını nasıl parlattıklarından ve Müslümanların Avrupa’ya tuttukları bu ışık sayesinde rönesans ve reform hareketlerinin başlamasına nasıl öncü olduklarından kısaca bahsetmeye çalıştık.

Endülüs’te asırlarca süren siyasi, dini ve bilimsel hayatta yaşanan etkileşimin en aktif olduğu alan sanat ve mimari olmuştur. Endülüs Müslümanları yarımada üzerinde farklı şehirlerde saray, cami, medrese ve köprü gibi mimari yapıları miras olarak bırakmışlardır. Müslümanlar özellikle şehirleşme alanında büyük atılımlar yapmışlardır. Bu çalışmaların en önemlisi su yolları ve su kanallarıdır. Her eve akan su sistemleri döşemişlerdir. Granada’nın günümüzde hala kullanmakta olduğu su sistemleri bile Müslümanlardan kalma sistemlerdir. Müslümanların İber Yarımadasından çıkarılmalarından sonra Hristiyanlar onlara dair ne varsa yakıp yıkmışlar ama dokunmaya kıyamadıkları bazı eserler günümüze kadar ulaşmıştır. Elhamra Sarayı, Kurtuba Camii ve Alcazar Sarayı bunlardan bazılarıdır.

Yeryüzünün Elmas Kolyesi “Elhamra”

Saray bu adını inşaatında kullanılan kil harcının kızıla çalan renginden ve güneşin batışı esnasında üzerine düşen kızıl ışınların saray duvarlarına yansımasından dolayı almıştır. Temelleri 1232 yılında Beni Ahmer Sultanlığı devletini kuran I. Muhammed bin Yusuf zamanında atılmıştır. Devam eden dönemlerde yapılan ilavelerle genişletilerek 142.000 m² alanı kaplamıştır.

Elhamra Sarayı, birbiriyle bağlantılı sayısız odalar ve salonlar, bu mekânların arasında yer alan evler, avlular, ferahlatıcı yeşil alanlar, fıskiyeli havuzlar, akar çeşmeler ve bahçelerden oluşan bir külliye ve şehir saray örneğidir. En önemli özelliği ise, dünyada taş oyma işçiliğinin zirvesi olarak kabul edilmesidir. Sarayın hemen hemen tüm duvarlarında Yusuf Suresi 21. ayete atfen taşa dantel gibi işlenmiş bir söz vardır: “Lâ Gâlibe İllallah”.

Rivayete göre Halife Muhammed Bin Nasr, bir zaferden dönünce halk kendisini ‘el-Gâlib, el-Gâlib!’ diye karşılayınca o zamanlar inşa ettirmekte olduğu Elhamra’nın duvarlarına ayet-i kerimeden mülhem bu söz işlenmiştir. “Lâ Gâlibe İllallah//Allah’tan Başka Galip Yoktur.”

Elhamra, 3 Ocak 1492 tarihinde Gırnata şehriyle birlikte İspanyollara teslim edilinceye kadar geçirdiği iki asırlık tarihi boyunca hiç düşman istilâsına uğramamıştır. Zapt edildiği gün ise kardinal Pedro de Mendoza, Elhamra’nın gözetleme kulesine ünlü gümüş haçı dikerek İspanya’da İslam hâkimiyetinin tamamen son bulduğunu ilan etmiştir.

1809 yılında Napolyon’un kuvvetleri Granada’yı işgal ettiklerinde karargâh olarak Elhamra’yı seçerler. Fransızlar 1812’de ülkelerine geri dönerken havaya uçurmak maksadıyla bütün kulelere dinamit döşerler. Elhamra’yı yerle bir edecek olan bu teşebbüs, durumu zamanında fark edip dinamit kablolarını kesme cesaretini gösteren bir İspanyol askeri sayesinde kısmen sonuçsuz kalmıştır. Saray 1984 yılında UNESCO tarafından dünya kültür mirası listesine alınmıştır. Elhamra günümüzde Dünya’nın yedi harika yapısı arasında gösterilmektedir.

Kurtuba Ulu Camii

I. Abdurrahman, Kurtuba şehrinde bugün kilise olarak kullanılan Kurtuba Ulu Camii’nin ilk halini inşa ettirmiştir. 785 yılında, Vadi’l-Kebir nehrinin kenarında inşaatına başlanılan cami, sonraki dönemlerde bölgenin zenginleşmesi ve nüfusunun artması sebebiyle peyderpey genişletilmiştir. Şehrin 1236 yılında İspanyolların eline geçmesiyle kiliseye çevrilen Kurtuba Ulu Camii, mimari yapısını üç asır boyunca korumuş; 16. yy’da caminin orta bölümüne, bugün mevcut olan haç şeklinde katedral inşa edilmiştir.

Caminin orta bölümüne eklenen katedral ile ilgili şöyle bir anekdottan söz edilir: Kral V. Carlos bu katedralin inşası sonrasında gelip baktığında “Bu güzel eseri böylesine tahrip edeceğinizi bilseydim, size hiç izin verir miydim? Sizin yaptığınız bu kilisenin benzeri her yerde bulunabilir, ama bu caminin bir benzerini yeniden yapma imkânı yoktur” demiştir.

Kurtuba Ulu Camii günümüzde de 1200 den fazla sütunu ile dünyada en fazla sütuna sahip olan camidir. Büyüklük bakımından İslam âleminde 3.sırada yer alır.

Alcazar Sarayı

Alcazar Sarayı, Moro kökenli Müslüman krallar için 1181 yılında yapımına başlanmış kraliyet sarayıdır. Arapların zaman geçtikçe bölge hâkimiyetini yitirmeleri üzerine zamanla terkedilmiş. Büyük Sevilla depreminden sonra I. Pedro tarafından Müslüman usta ve işçilere yeniden yaptırılmıştır. 1366 yılında açılan bu sarayı inşa ettiren Kastilya kralı Granada’dan çağırdığı Müslüman ustalara bu sarayı yaptırırken pek çok yerine “Ve Lâ Gâlibe İllallah” yazdırır. Dünyada halen kullanılan kraliyet sarayları arasında en eskisi olan Alcazar Sarayı UNESCO tarafından dünya mirası listesine alınmıştır.
Alcazar Sarayı bugün Game of Thrones dizisinin bazı sahnelerinin de seti olarak kullanılmaktadır.

Bir sonraki yazımızda yaklaşık sekiz asır Endülüs’te hüküm süren Müslümanların ve onlarla birlikte Yahudilerin kıyım ve sürgünle bu topraklara nasıl veda ettiklerini anlatmaya devam edeceğiz.

Fatima
"Gurbet eli bizim için yaptılar. Çatısını pek muntazam çattılar. Ölüm ile ayrılığı tarttılar. Elli dirhem fazla geldi ayrılık”.

    #instakıyas

    Önceki içerik

    1 Yorum

    1. Okurken, gezmiş görmüş kadar oldum. Müthiş bir yazı serisi. Emeğinize sonsuz şükranlarımı sunarım 🙂

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir