Sosyal

Allah Bizim Neyimiz Olur?

7

Adab-ı muaşeret denen kuralları öğrenmeye başladığımız yaşlarda, ilk öğrendiğimiz şeylerden biri de büyüklere nasıl hitap edileceğidir. Öğretmenimize, tanımadığımız büyüklerimize “sen” demenin ayıp olduğunu öğreniriz. Sonra bu kullanım genişler, iş arkadaşlarımızı, patronlarımızı, devlet büyüklerini hatta öğrencilerimizi, okuyucularımızı, dinleyicilerimizi saygı gereği ikinci tekil şahıs olarak değil de ikinci çoğul şahıslar olarak görmeye başlarız. Özellikle yoğun bürokrasinin hâkim olduğu devlet kademelerinde yanlış bir tercih kaleminizi bile kırabilir, kırdırabilir.

İş böyle iken küçüklüğümden beri düşünürüm, Allah’a “sen” diye hitap ederken neden hiç çekinmeyiz, utanmayız? Öyle ya Allah bizim neyimiz olur da O’na böyle sen diye hitap edebiliriz?  Hatta “yattım Allah kaldır beni” diye emirler veririz. Bu gücü nerden buluruz? O yaşlarda annenize “su ver” deseniz, muhakkak ki size su vermeden önce “verir misin” demeyi öğretir.

Bu sorular unuttuğum bir yerde cevaplarını beklerken bir dua gördüm ve anladım ki bize tevhid etmeyi, dua etmeyi, istiğfar etmeyi öğreten kim ise, bizi zatına yaklaştıran ve “sen” deme gücünü veren de O.

Sevdiğim o dua, “Allah’ım sen benim Rabbimsin” diye başlıyor. Hani haberin olsun der gibi. “Beni sen yarattın” diyor –haşa- haberi yokmuş gibi, “ben senin kulunum” diyor sonra, kendini de çok iyi tanıyormuş gibi. Dua gittikçe ilginçleşiyor ve kul işlediği kusurların şerrinden kulu olduğu, mahlûku olduğu Allah’a sığınıyor. Dua kulun Allah’tan başka bir affedici olmayacağının kabulü ve niyaz ile tamamlanıyor.

Kulunun kendisine “sen” diye hitap etmesine izin veren Allah, onu hem kendine yakın tutuyor, hem yerini öğretiyor.  İnsanlığın efendisi, ahlakın ve temiz yaratılışın biricik temsilcisi peygamberimiz –ki selam O’nun üzerine olsun- bu duayı bizlere “seyyidü’l-istiğfar” olarak bildiriyor:

Her kim, bu Seyyidü’l istiğfârı sevâbına ve fazîletine bütün kalbiyle inanarak gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse Cennetlik olur. Yine her kim, sevâbına ve fazîletine gönülden inanarak gece okur da sabah olmadan ölürse Cennetlik olur.(Buhârî, Deavât, 2, 16; Ebû Dâvûd, Edeb, 100-101.)

Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. Sen’den başka ibâdete lâyık ilâh yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Sen’in kulunum. Ezelde Sana verdiğim sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden Sana sığınırım. Bana lutfettiğin nîmetleri yüce huzûrunda minnetle anar, günâhımı îtirâf ederim. Beni affet, şüphe yok ki günahları Sen’den başka affedecek yoktur.

Huriye Yıldırım
2011'de üniversite eğitimi için İstanbul'a geldi. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk İslam Edebiyatı tezli yüksek lisans programından mezun oldu. İbni Haldun Üniversitesi bünyesinde Kurmaca Eser Editörlüğü eğitimini tamamladı. Eğitimci, okur, gezer, yazar, bozar. Evli, iki çocuk annesi.

Bir Garip Sanduka

Önceki içerik

Bir Başkadır: Yurtdışı

Sonraki içerik

7 Yorum

  1. Amin kardeşim. Ne güzel neşeyle yazmışsınız. Hakikaten öyle. Birisine sen diye hitap edecekken bile kırk kere düşünürüz.
    Bizi kulu olarak lutfeyleyip bu güzel ve cennetlik olmaya adaylığımızı ilan ettirdiği duayı da öğretene Elhamdülillah.
    🌹

  2. Allah razi olsun. Ne guzel.. Bize en samimi ve yakın olan Allah. Elhamdulillah

  3. Amiiin! Ne kadar enteresan, hiç böyle düşünmemiştim. Çok lezzetli bir tatlı yiyor gibi okudum yazıyı, tek nefeste ☘️

  4. Bazen ettiğimiz duanın anlamından bihaberizdir , oysa sizin gibi bakabilsek keşke biz de ne çok sorumuz cevabını bulmuş olacak.. Ellerinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş..

    1. birlik’te bakalım inşallah 🙂

  5. Okurken ağlaya bilmek gonulden,Elhamdulillah iyiki Senin kulun,Guzel peygamberin s.a.v ummetiyiz diyebilmek cok guzel

  6. Allahümme ente Rabbi… Ne güzel teslimiyet. 🌻

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir