Güncel

Ekmek Davası

5

Gıda üretimi ve tüketimi aşamalarındaki ürün kayıpları ve  sonrasında oluşan atıklar, toprak, su, enerji, iş gücü kayıplarına sebep olarak, kaynakların  süratle azalmasına neden olmaktadır. Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü, gıda israfının, üretilen gıdaya oranının 1/3’ü olduğunu söylemektedir. Gıda israfı çoğunlukla, yanlış tüketim alışkanlıklarımız ve gıda işletme hatalarından kaynaklanmakta olup ekmek israfının gıda israfı içinde büyük bir yer kapladığı yine yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur.

Tarım ve Orman Bakanlığı, ülkemizde bir günde 6 milyon ekmeğin zayi edildiğini bildirmekte, ekmeğin insanlar tarafından tüketilmeyip hayvan yemi olarak kullanılmasını da  israf olarak değerlendirmektedir.

Ekmek israfı  üzerine yapılan araştırmalar, toplu yemek yenilen  lokanta, cafe, yemekhane gibi  yerlerde israfın daha fazla olduğu göstermiştir. Ekmek israfını önlemek için bir ilçe belediyesi tarafından yemekhane, lokanta, cafe ve evlerden  bayat ekmekler toplanarak çiftliklere nakledilmiş. Altı sene boyunca yapılan  bu çalışmada her sene  toplanan ekmek miktarının bir önceki seneye göre ortalama 1,5 kat arttığı görülmüş. Bu çalışma, ekmek veya diğer gıdaların toplanıp hayvan gıdası olarak değerlendirilmesinin de rahavete sebep olduğunu ve bu gıdaların değerlendiriliyor düşüncesinin daha fazla tüketime sebep olduğunu göstermiştir.

Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü, bazı ülkelerde, açlık sınırında yaşayan insanların gıda  ihtiyacının, israf edilen gıda miktarı ile karşılanabileceğini söylemektedir. Bir çok araştırma ve devlet otoritelerinin ortaya koyduğu veriler ne yazık ki üretim-tüketim dengesinin bozulduğunu, zincirleme olarak çevresel sorunların ve sosyo-ekonomik eşitsizliklerin  arttığını göstermektedir.

Kazandığımız ölçüde tüketmemiz gerektiğini, israf etme hakkımızın olmadığını çoğumuz içsel olarak bilmekteyiz. Ancak gerçek ihtiyacı belirlerken  kararlarımıza etki eden pek çok faktör olması, ihtiyaç fazlası tüketimi arttırarak, ihtiyaç-israf arasındaki dengeyi bozabiliyor.

Bir önceki yazımızda Atığı sıfırlamaya çalışmak tercihimiz mi, zorunluluğumuz mu? diye sormuştuk.

Atık azaltımı ve kaynağında ayrıştırma çalışmalarının, işletmelerde yapılabilmekte olduğu hatta yurt dışı bazlı firmalarda bunun daha ciddiyetle yürütüldüğü görülmektedir. Ancak hanelerde (evsel kaynaklı) atık ayrıştırma ve azaltma konusunda maalesef mevzuatlarda bir zorunluluk bulunmaması, kontrol mekanizmasının  yetersiz olması,  atığın kaynağında ayrıştırılmasını olumsuz yönde etkilemektedir. Maalesef  atıklarımızın ayrıştırılıp toplanması, kişisel duyarlılığımız ölçüsünde  yapılabilmektedir. Aslında bu mesele tercihimiz gibi görünse de “kaynağında ayrıştırma” zorunluluğumuzdur.

Zeynep Tanyeri
1979 senesinde Bingöl'de doğdu. Uzun yıllardır İstanbul'da yaşamakta evli ve iki çocuk annesidir. Üniversite eğitimini Çevre Mühendisliği bölümünde, Aksaray Üniversitesinde tamamladıktan sonra, Bahçeşehir Üniversitesinde Mühendislik Yönetimi üzerine Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Bazı özel eğitim kurumlarında, çevresel açıdan yaşam döngüsü değerlendirme ve post prodüksiyon eğitim sertifikaları aldı. Yaklaşık 15 senedir bir kamu kuruluşunda çevre yönetimi üzerine çalışmalar yürütmekte ve sıfır atık uygulama çalışmaları yapmaktadır. Ödüllü, bayat ekmeklerin değerlendirilmesi, kurumsal süreçlerin yaşam döngüsü değerlendirilmesi projelerinde çalıştı.

    Ömer bin Abdülaziz

    Önceki içerik

    Sanal Okur Yazarlık

    Sonraki içerik

    5 Yorum

    1. Güzel bir yazı yüreğine sağlık.

    2. Güzel bir yazı teşekkürler.

    3. Elinize emeğinize sağlık
      Allah razı olsun.

    4. Keşke yasa gelse bunula ilgili, önce isyan eder (üşengeçliğimizden) sonra ayrıştırma işine alışır kabul ederiz hiç problem olmaz bence

    5. Zeynep hanım ne kadar önemli bir mevzuyu ele aldınız. Çok teşekkür ederiz merakla ve heyecan ile devamını bekliyoruz.

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir