Benim dilim kuşdilidir benim ilim dost ilidir
Ben bülbülüm dost gülümdür bilin gülüm solmaz benim
demiş Emrem Yunus divanında. Diliyle kuşları ürkütenler bu sözleri tabi anlamaz, diyesi geliyor insanın. Bu sözleri anlamak için dost ilinde, O’nun mülkünde yaşadığını bilmek; dostun solmazlığına, terk etmezliğine iman etmiş olmak gerekiyor herhalde.
Lugatle şecaat olmaz deyip dost ve il kelimelerine bakalım. Dost için sevgili, yar ve Allah karşılıkları eklenmiş. İlin karşılığında da birkaç kelime var, en sevimli bulduğum ise memleket. İnsanın yurdu ya da. İl kelimesinin karşılığında “konum” diye bir şey yok. Anladığım kadarıyla bu kelime durulan yer ile insan arasında bir ilinti istiyor. İlinti dediğimiz şey ise bazen kendiliğinden bir bağlantı olsa da çoğu zaman emekle kurulmuş bir ilişkiyi çağrıştırıyor zihnimde. Dost ili için başta kâinat, âlemler falan diye düşünsem de o ufuk birden küçülüveriyor içimde. Şimdi soruyorum, “Koca dünyayı yurt edinememiş insanlar için ilmek ilmek dokunmuş, özenle işlenmiş bir kalp de memleket, dost ili olabilir mi?” Hani mekandan münezzeh, ezelî ve ebedî olan Allah Teala’nın tecelli yeri olan kalp. Sahi nerede orası, nasıl gideceğiz o memlekete?
Kitaplardan öğrendik; bülbülün yeri elbet gülistandır, aşığın yeri elbet maşukun yanıdır. Peki bizim yerimiz, ilimiz, memleketimiz nerede? Bu fani dünyada solmayan dost gülünü nerede bulacağız, yapma çiçek dükkanlarından başka bildiğimiz bir yer var mı?
Bülbül nerele ise gül nereli ise oraliyiz diyeyim.
Memleket, kendin olduğun yer; en saf ve temiz halinle var olduğun yerdir derdim herhalde.