Sait Faik Abasıyanık, Modern Türk hikâyeciliğinin önde gelen isimlerindendir. Çağdaş hikâyeciliğe büyük katkıları olmuştur ve Çehov tarzı olarak da bilinen durum öykücülüğünün öncülerindendir. Hikâyelerinde anlık ortaya çıkan duygularına, düşüncelerine, hayallerine, iç konuşmalarına yer verir. Sait Faik’in hayatının bir dönemi babasından kalan, Burgazada’daki evlerinde geçtiği için yazılarında özellikle ada halkı, deniz, balıkçılar, doğa unsurları karşımıza çıkar.
Sait Faik’in Son Kuşlar’ı, aynı isimli hikâyesinin de yer aldığı kitabının adıdır. Kitapta 19 hikâye bulunmaktadır. Kitabın sonunda Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Sait Faik ile yaşadığı hatıralarını anlattığı bir bölüm de yer almaktadır.
Sait Faik “Son Kuşlar” hikâyesinde; Adalar’ın güzelliklerinin düşüncesiz, doğaya saygısız insanlar tarafından tahrip edilmesinden duyduğu rahatsızlığı anlatmaktadır. Hikâye, “Doğa, tüm canlılar için büyük bir öneme sahiptir ve doğanın zarar görmesine izin verilmemeli, gerekli önlemler alınmalı, doğaya zarar verilmemesi için caydırıcı cezalar verilmelidir,” der.
Hikâyenin kahramanları; anlatıcı, Konstantin, kahveci, Mühendis Ahmet, Hollandalı deri tüccarı ve çocuklardır. Anlatıcı, hikâyenin içinde yer alır. Yaşananlar karşısında yorumlar yapar, fikrini söyler. Öyküde en çok yer verilen kişi Konstantin’dir. İnsanlar tarafından sevilen, mütevazı biridir fakat sonbaharın gelişiyle farklı birine dönüşür ve adadaki kuşları sürekli avladığı için kuşlar adaya uğramaz olur.
Anlatıcı; kuşlara ve doğaya verilen zararı büyük bir üzüntüyle dile getirir:
“Bir kuş cıvıltısı duysam kanım donuyor, yüreğim atmıyor. Hâlbuki sonbahar kocayemişleri, beyaz esmer bulutları, yakmayan güneşi, durgun maviliği, bol yeşili ile kuşlarla beraber olunca, insana, sulh, şiir, şair, edebiyat, resim, musiki, mesut insanlarla dolu, anlaşmış, sevişmiş, açsız, hırssız bir dünya düşündürüyor.”
Hikâyede, çocukların da kuşları avlaması ve doğaya zarar vermesi oldukça üzücüdür. Büyükler ne yazık ki çocuklara kötü örnek olmaktadır. Mühendis Ahmet Bey, Hollandalı deri tüccarının bahçesi için yolun kenarındaki yeşillikleri çocuklara söktürmektedir. Bunun üzerine anlatıcı, doğal güzelliklerin yok oluşundan duyduğu derin üzüntüyü şu sözlerle ifade eder:
“Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı.”
“Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.”
Yazar, hikâyesinde tasvirlere ve gözlemlere geniş yer vermektedir. Dili sade, anlatımı açık ve akıcıdır. Sait Faik genellikle hikâyelerinin konularını, kahramanlarını kendi yaşadığı çevreden seçmesi, anlatıcı olarak da eserin kahramanlarından biri olarak karşımıza çıkması ve anlattıklarında kendi duygularına, yalnızlığına, iç konuşmalarına yer vermesi sebebiyle hayatıyla eserleri arasında bağ kurabildiğimiz yazarlardandır.
Sait Faik öykü yazarı olarak bilinse de roman, şiir, çeviri ve röportaj türlerinde de eserler vermiştir. Sait Faik, 1953 yılında “Mark Twain Derneği” tarafından şeref üyeliğine seçilmiş, dünya çapında bir yazarımızdır. Türk edebiyatına sunduğu birçok kıymetli eserin ardından 11 Mayıs 1954’te Burgazada’daki evinde siroz hastalığı nedeniyle vefat etmiştir. Ölümünden sonra evi, 22 Ağustos 1959’da “Sait Faik Abasıyanık Müzesi” olarak açılır. Müzeyi ziyaret etmek isteyenler Burgazada’ya günübirlik gezi yapabilir. Ayrıca müzeyi sanal olarak gezmek de mümkün. Peki, sizin en sevdiğiniz Sait Faik hikâyesi hangisi?
Sümeyra YILDIZ GÖKÇE
Yorumlar